Son doğum günümde çook şey öğrendim;
…..
Aç şimdi kollarını. Biraz daha aç, biraz daha… Evet, dola şimdi kendi üstüne, sar sımsıkı kendini…
Hah; işte bu sendin!.. Ah, yanlış yazdım, gerçekten…
“İşte bu, sensin” diyecektim.
…..
Bu senden başka sen yok…
Ama bu; “senin” değil!..
…..
Yani bu; sen değilsin, veya bu sen “sen” değilsin!..
Son doğum günümde çok şeyler öğrendim…
Sonra dedim ki kendime;
Madem böyle, her önüme gelene verecek miyim kendimi,
Veya hiç kimseye vermeyecek miyim?..
Anlamayanlara müjde!..
Yine “anlamaya anlamaya” yazdıklarımdan biri, bu yazı da…
Her zaman söylemiyor muyum; aptal olmak ne güzel, kafatası aklına az gelen bunca kişi helak olurken?..
…..
Bütüüün çiçeklere rahmet ulaşmadı mı?..
Bütün bahçelere su; hortumla, veya kovalarla taşınmadı mı?..
Dikkat et!..
Kuruyorsa bahçeler;
Ya hortumlar patlaktır, ya kovalar deliktir, veya…
…..
Veya tut bahçeni sınırlarından, toplayıp bir bohça gibi, vur sırtına… Ve inleyerek de olsa, zehir akıtmayan bir çeşmeye yakın git!..
“Zor” mu?..
Ötesi kolay mı?..
Her zaman bahar olmayacak ki mevsim; Cehennemi hatırlatan Temmuz ve Ağustos var!..
Söyledim de, belki inanmadınız; şimdi uyandım…
Elbette çoğunu size aktarmayacağım rüyamda, bana; “yazmaya devam” diyen patronumdan, babama kadar geniiş bir “kadro” var…
Mekan ise; çoktaan satılan eski evimiz…
…..
Mekânın, satılan evlerden ne farkı var ki?..
Hatta satıldığı gün parası çalınan, dolandırılan, veya piyasadaki dalgalanmalarla eriyip gidiveren bir evden ne farkı var ki?..
Ben bazen gece uyanırım, bazen de gündüz.
Siz ne zaman uyanırsınız?..
…..
Uyandım yine az evvel, öğle vaktiydi. Tam iki saattir uyuyormuşum. Hayret!..
Koşup yüzümü yıkadım, ve dönüp alelacele bunları yazdım. Okur muyum yazdıklarımı yeniden, sizden evvel, bilmiyorum…
Ne diyordum ben?..
Son doğum günümde çook şeyler öğrendim, diyordum.
Öğrendiklerimden birisi de neydi, biliyor musunuz?..
İnsanın bir “NEKTAR MAKİNESİ” olduğuydu…
…..
Yani, kayısı suyu şişelemesini istediğin makineye “sadece kayısı” atman gerekiyor;
Biraz kiraz, biraz süt, biraz elma, biraz maden suyu, biraz kavun değil!..
Anlayabildiniz mi yazdıklarımı?..
Vallahi bravo!..
Koskocaman açın öyleyse şimdi, kollarınızı…
Dokunduğunuz sizin, aslında “siz” olmadığınızı bile bile, sımsıkı sarılın kendinize…
…..
Ve dikkatle şunu düşünün:
Yine de, “senden başka sen” yok ki!..
Stop
Muammer Erkul
07 Kasım 2001 Çarşamba