Neye güldüysen ben de gülücem! [14 Ağustos 2000 Pazartesi]

Neye güldüysen ben de gülücem!

– Niye güldünnniye güldün?..
– Buna… Okuduğum yer komikti…
– Ne yazıyor ki? Bana da oku, ben de gülücem…
– “Cep telefonum kesilmiş” diyor kadın. Kocası cevap veriyor; “İyi. Evden ararım.”
– …..
– …..
– Ama baba, sen buna mı güldün yani?..
– Evet.
– Peki şimdi de buna mı gülüyorsun?
– Şimdi biraz sana gülüyorum!..
– Bidakka… Bana da göster, ben de gülücem!..
– Olur. İşte, bak…
– “Kadın: Şunu soracaktım; cep telefonum kesilmiş.
Adam: İyi. Evden ararım.
Kadın: Saçmalama.
Adam: Tamam. Bizzat eve gelirim yüz yüze görüşürüz.
Kadın: Biraz para versen!?…”
– Yeter, hadi git de kendi kitabını okumaya devam et.
– Söylesenee, niye güldün?
– Buna güldüm iştee, hadi güleceksen sen de gül…
– …..
– Öyle bakıp durma bana… Çattık be!
– Gülmeseydin o zaman!..
– Üzülme. Benim kadar kitap okuduğunda sen de bunu bir okuyuşta anlayacak ve güleceksin…
– Ben şimdi gülmek istiyorum!
– E, gül öyleyse.
– Tamam da, gülebilsem güleceğim zaten; gülemiyorum…
– Sen!.. Gü-le-mi-yor-sun?!..
– Senin güldüğün yeri okumasaydım tam gülecektim de, okuyunca gülesim kaçtı!..
– Gülmek zorunda mısın ki, gülme!..
– Ama sen güldüüün…
– Kusura bakma öyleyse. Bilseydim gülmezdim yani!
– Ama problem senin gülmen değil ki baba, benim gülememem…
– Sahi, o okuduğun yer gerçekten komik miydi yoksa mahsus mu yaptın?
– Neyi mahsus mu yaptım?
– Yani beni kandırmak için değil de, içinden geldiği için güldün di mi?..
– Evet!..
– Niye kahkaha atıyorsun ki şimdi buna? Alt tarafı bir soru sordum…
– Evet, çok komikti veya bana öyle geldiği için gülmüş olmalıyım… Yani bir plan dahilinde, bilerek, isteyerek gülmüş değilim… Ben burda, dışardaki sıcaktan içeriye kaçmış, şu pansiyon odasındaki divanımın üzerinde yüzükoyun uzanmış ve okuduğum kitabımın sözü edilen kısmına geldiğimde, istem dışı ve aniden ve yüksek sesle ve yanımda yokmuşsun gibi güldüğümde; sen de bu pansiyon odasındaki kendi divanının üzerinde sırtüstü yatmış ve bir yandan sineklerini kovalamaya çalışıp diğer yandan kitabını okumakta iken, aniden kendi elindeki romanını fırlatıp; “Ben de gülmek istiyorum” diye sırtıma çıkan “şu”ndan kurtulmayı diliyorum, sayın yargıç ve sayın jüri üyeleri(!)..
– Çok komiksin babaa…
– Ama sen gülemiyorsun(!)
– Bidaha oku şu komik dediğin yeri bak nasıl gülücem…
– “Kadın: Cep telefonum kesilmiş.
Adam: İyi. Evden ararım!..”
– …..(!)

———————————————————

Benim
Gözümde tan yeri; elimde kalem,
Seni, soluk soluk yaşayan benim.
İçimde çocukça çağlayan âlem,
Seni, oluk oluk yaşayan benim.
Günün ilk ışığı yüzüme vurdu;
Bu dünya sensizken, hepten kusurdu…
Yokluğun gönlüme bir viran kurdu,
Seni, kırık dökük yaşayan benim.
Bilirim, hüznü gizlidir şairin,
Kederi-gamı, tozludur şairin…
Acımaz, canı tuzludur şairin,
Seni, ılık ılık yaşayan benim.
İlhan Palalı

Sevmek ne değildir?
Sana sevmenin ne demek olmadığını söyleyeceğim, sen sevmenin ne demek olduğunu anlayacaksın…
• Sevmek göz yaşı değildir, akıp gitmez…
• Sevmek bir mevsim değildir, zamanı geçince bitmez…
• Sevmek kuru bir yaprak değildir, rüzgar atınca savrulmaz…
• Sevmek bir heves değildir, gelip geçmez…
• Sevmek ağlamak değildir, gülümseyince yok olmaz…
• Sevmek gülümsemek değildir, ağlayınca kaybolmaz…
• Sevmek kuru kuruya söylenmiş bir söz değildir, zaman geçince unutulmaz…
• Ve sevmek ömür değildir, o bitince ölmez!..
Fatih Karagedik

“Benim için hayatın temel gerçeği,
aşk veya onun yokluğu.
Aşk olsa da olmasa da,
hayatı ona bağlı yaşamaya değer. “
R. D. Laing

Stop
Muammer Erkul
14 Ağustos 2000 Pazartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir