(Mademki çocuklar içindir 23 Nisan, öyleyse bu yazı Nisan’ın 23’üne olsun…
Fakat unutursam siz hatırlatın ki bana; sonbaharda, okullar açılırken bu yazıyı tekrar yayınlayayım. Bugün okuyamamış olanlar, bari o zaman okusunlar diye!..)
…..
Bozun kafayı benim gibi;
Yanınıza bir noter vekili alın, okulun kapısına bir baskül koyun ve okula her gelen çocuğu çıkartıp üzerine, kaydedin:
-Adın ne yavrum?
-Ayşe.
-Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?
-Üç…
-Çık bakalım şu tartının üstüne…
Çocuk şaşkın şaşkın çıkarken basküle, siz deyin ki noter vekiline;
-Yazın efendim: 31.5 kilo…
Sonra… Bir Ninja kaplumbağası gibi boynu uzamış haldeki çocuğun sırtından çantasını alın. Tekrar çıkartın çocuğu baskülün üstüne tartın ve tekrar kaydettirin:
-Yazın efendim: 26.5 kilo…
Ardından beslenmesiyle su şişesini alın elinden, yine yazdırın:
-25.5 kilo…
Okula gelirken yağmurda ıslanmış olan paltosunu, kaşkol ve beresini de çıkarttırıp çocuğu yeniden tartın ve söyleyin:
-23 kilo…
Bir de çamur sarılmış botlarını çıkarttırın ayağından. Şöyle yazdırın:
-Önlüğü, hırkası, kazağı, pantolonu, çorapları ve çamaşırları üzerinde olduğu halde toplam 22 kilo…
Şimdi zannediyorsunuz ki, sizlere “komiklik” yapıyorum…
Bana gülmeye çalışanlar, okulların önlerine gitsinler de şu zavallı çocukların hallerine ağlasınlar!..
Varsa bilen, ne olur bana da söylesin;
Hangi ülkede böyle bir acayiplik var? Yoksa her ülkede var da, bir ben mi acayibim; ki şu hal ziyadesiyle müteessir ediyor beni…
Bizler göre göre, yaşaya yaşaya alıştık ama eloğlu soruyor. Diyor ki:
“Temel eğitim verdiğini söylediğiniz okullarınızda, neden çocuklarınıza hamallık eğitimi yaptırıyorlar?..”
“Ortalama 20 kilo çeken bir çocuk, neden her gün ortalama 30 kilo giriyor kendi sınıfına…”
“Örneklersek; 90-100 kilo çeken bir bakan, aynı orantıyla 45-50 kiloluk bir sırt çantasıyla mı girmesi gerekiyor Meclise?..
Elbette “sözüm Meclisten dışarı”ydı, lakin Meclis içerisinden de işitilmesi lazım yine bu sözün… Yoksa hali gerçekten perişan bu çocukların…
Bu çocuklar bizim çocuklarımız; memur çocukları da hamal çocukları da…
Memurluğu da hakir görmüyorum elbette hamallığı da. Memuru da bizim insanımız çünkü hamalı da… Fakat, gelin de bu tercihi kendilerine bırakalım…
Bir nevi “torna sistemiyle” hamal olmaya niyetli kimseleri de/dahi memur yapacağız diye tutturup, trilyonlar döktük/döktürdük bunca senedir boşluğa…
Bari memur olacak öğrencilere, yönetici olacak öğrencilere, sanatkâr olacak öğrencilere, kuaför olacak öğrencilere, ev hanımı olacak öğrencilere; ısrarla ve zorla hamallık yaptırmayalım!
Her gün, işlenecek her ders için sırtlarında üçer kalın kitap taşıtmak mı marifettir küçücük çocukların? Yoksa marifet; her ders ile ilgili üçer bilgi daha yerleştirmek midir çocukların kafalarına, ve gönüllerine?..
Herkes doğru bildiğini yapar, doğru bildiğini söyler. Herkes yaptığının ve söylediğinin doğru olduğunu düşünür… Tabii ki ben de herkesten biriyim…
Fakat siz, yine de bozun bir gün benim gibi kafayı… Alın bir baskül… Ve durun bir okulun kapısında… Sonra da ikişer kere tartın bakalım okula gelen çocukları…
Çok şaşıracaksınız…
Ve çok üzüleceksiniz…
Ve çok acıyacaksınız bu çocukların haline!..
Stop
Muammer Erkul
20 Nisan 2006 Perşembe