Örnek hangisi olsun?.. [14 Kasım 2000 Salı]

Örnek hangisi olsun?..

Niye (sadece-daha ziyade) başarı hikâyeleri anlatmaya, pozitif örnekler vermeye çalışıyoruz ki burda; bu hayatın içinde acı çekmişlerin, ezilmişlerin, sayısız olumsuzlukla karşılaşıp bir türlü başarıyı yakalayamamış olanların sayısı çook daha fazla olduğu halde… Ne dersiniz?..

On kişinin dokuzu henüz çabalıyor;
Kendilerini doğru sonuca ulaştırma yolundaki “doğru olmayan denemelerini” henüz tüketememişler…
Girdikleri, ama bir süre sonra;
“Bu da çıkmaz sokakmış, demek ki doğru olan bir sonraki yolmuş” demeye devam etmekteler…
Şimdi, bunlardan birine sorarsan ne duyacaksın ki?..
Daha da önemlisi; “henüz kendi yolunu aramakta olan” birine kaç kişi inanır, onun tavsiyelerini kim dinler ki?..

Ya da, belki de önündeki ilk yolun onu başarıya çıkaracağını hissedemediği için vazgeçmiş, pes etmiş, herşeyi yarım bırakmış birine sorarsan ne diyecek?..
“Başaramıyorum, ben yapamıyorum” mu diyecek, kendi nefsini ezip, gururunu çiğneyerek, yoksa; “Bu yolların hiçbiri çıkmıyor, bu deneylerin hiçbiri olmuyor, siz de boşverin çabalamayı” mı diyecek dersiniz?..

Geriye kim kalıyor?..
Sayısı belki beşte bir, belki onda, belki yüzde bir olan… Ama, BAŞARMIŞ olan kişiler…
İşte; “ÖRNEK” olabilecek kişi bu…

Başarmış olan, alkışı hakeden; pozitif düşünen, pozitif düşündüğü için de hedefine varıncaya kadar direnebilmiş, dayanabilmiş kişi…
Elbette örneğimiz bunlar olacak ve olmalı…
…ki, ÖRNEK GÖSTERİLMEYİ arzulayan kişiler de, kendileri dahi BİR BAŞARI HİKÂYESİ OLMAYA, başarıya doğru yürümeye çalışsınlar…
Öyle değil mi?.

Yani, alın teri dökerek çabalamış ve başarmış olanlara her zaman bir alkış borcumuz var.

Gürültünün ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma.
Başka türlü davranmak gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış, sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut… Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikâyesi vardır…

(Yeter Sevindik aktardı)

———————————————————

Hesaplar yapma boşuna ( …A’ya)

Evet, çok şey istiyorsun / Çok sevgi, Çok saygı, / Çok özveri, / Çok hasret, / Çok, çok, çok, çok sevgi istiyorsun…
Senin gibiyim / Ben de çok şey istiyorum / Hem de senden daha çok / Beni sevmeni istiyorum / Bana olan sevdanı / Dünyaya sığdıramamanı / Oysa kalbine yetmemesini istiyorum. / Sürekli büyütmelisin / Büyümeli, büyümeli, / Öyle ki; / Sadece ben olmalı, / Her zaman sen olmalı.
Sevgimi sana anlatmak için / Dünyalar yetmesin istiyorum / Ama, yürekten verdiğim / Bir tek çiçekle de anlamalısın / Sevgimin büyüklüğünü ve değerini.
Seni sevmek istiyorum. / Yanlızca seni sevmeyi istiyorum / Seninle yaşayamadıklarımıza, / Ve belki de hiç yaşayamayacaklarımıza / Yanıyorum. / Ama, / Yaşamak istiyorum / Yaşadıklarımızın adı bile anılmasın; / “Hiç bir şey” olsunlar / Yaşayacaklarımızın yanında…
Beni sevmeni istiyorum / Seni seveceğim kadar asla sevemesen de; / Hüzün kelimesini unutmanı / Dünlerinin mutlu yarınları kıskanmasını; / “Seni deli gibi seviyorum!” demeyi, / Seni deli gibi sevmeyi istiyorum / Ve o mutluluk sonsuzluğunda uçmak istiyorum / Seninle… / Sadece seninle…
Yat, kat, / Boşversene… / Ben sana dünyanın en değerli şeyini / Saf ve gerçek sevgiyi verebilirim / Karşılığında daha değerlisini / Seni isterim / Herşeyinle seni… / Herşeyimle senin olacağım gibi…
Eğer oraya, o eşsiz yere / Yüreğine bir girebilsem / Ve hapsolma ödülünü alsam elinden / Söz veriyorum : / Değil her harfim, her soluğum, / Her zerrem bizi, sevdamızı anlatacak.
Seninki bencillikse / Bu bendeki ne bilmiyorum / Ben yanlız seni istiyorum / -Yaşayanların- hep sen ile ben olmasını istiyorum.
Kim olduğum önemli değil / Ben seninle benim / Ben sevginle varım… / -Hem ben, sen değil miyim?- / Beni gerçekten sevmeni istiyorum.
Hiç bir mantığa, şu küçücük dünyaya / Sığmayacak sonsuz bir sevda için / Hesaplar yapma boşuna. / Sana her gelişimde değil, / Her an, bir öncekinden / Daha çok seveceğim seni. / Daha çok, çok, çok, çok, çok….
Bütün saatler dursa da dünyada / Ve bir tek saniye vurmasa / Ben yine de her soluk alışımda / Adını anacağım. / Ve beni anmani dileyeceğim / Sen hiç istemesen de…
Umutlanma hiç! / Seninle gireceğimiz sevme yarışında / Asla! Bir tek an bile yenilmeyeceğim. / Senin her yenilgin, / Sadece alıştırma olacak / Bir sonraki zaferime..
Ben seni sevmek istiyorum. Kendimden bile fazla. / Her özlediğimde sarılmak, her sarıldığımda özlemek / Ve seni ölesiye sevmek istiyorum. / Ama sen, yalnızca sevmek için sevmemelisin beni. / Sadece sevdiğin olmak yetmez bana. / Herşeyin olmalıyım. Bütün dünyam olmalısın…
Bana gel! Ben ol! / Eğer bende ben bulabilirsen.. / Ben çoktan sen oldum bile. / Senin olduğum kadar…

Selim

Toprağım

Ne kadar istiyorum, akşamleyin, ezanda,
Eski bir evde olmak, orda, Eyüpsultan’da;
Bir yanda ölmüşlerim, bir yanda kalanlarım.

Duyayım: Gece, gündüz, hayat, ölüm içiçe,
Dallara konan karga, camımı vuran serçe,
Toprakta yatan annem, eli dizimde karım.

Ahret dolsun içime kumruların “Hu”sundan,
Diyeyim, câminin geçerken avlusundan,
Şu musalla taşında bir namaz yatacağım.

Bir tâbutun içinde sır vermeden gidenler,
Orda, beyaz taşlarla yıllardır beni bekler,
Benim de gözlerime yakın olsun toprağım.

Ziya Osman Saba

Stop
Muammer Erkul
14 Kasım 2000 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir