Okur/mokur [04 Nisan 2004 Pazar]

Sözüm meclisten dışarı; bazı gazetelerin bazı okuyucuları, kendi gazetesinde yazan yazarların kitaplarını almazmış…
Peki, sebep?
"Ben onun bütün yazılarını okudum zaten" derlermiş!..
Bu gazeteyi filan tarihten beri takip etmekte, ve o zamandan beri de bilmem kaç defa okumaya ara vermiş olsalar bile. Derlermiş ki;
"Ben, onun bütün yazdıklarını bilirim!.."

Kitaba girmiş bir yazı, yazıldığı gün geçtiğinde eskimemiş olan yazıdır…
Zaman içinde eskimeyen yazı ise, tekrar okuduğunda yeni şeyler keşfedebileceğin yazıdır; yani yarın ve sonraki günlerde de okuyabileceğin yazı…
Yazan bile tekrar tekrar okur eserini, ve yeni/derin anlamlar bulur… Ama bir kitabı yazan kişinin yazı yazdığı gazeteyi zaman zaman okuyan kimseler, bu kitaptaki bütün yazıları "zaten bildiklerini" söyler ise;
Ne büyük erdem(!)…

Genel kaide şudur:
İnsanlar heyecana-kavgaya dönüp bakar, ama sükûneti severler…
Büyümüş gazetelere, sövüp sayan yazarlar toplandıkça zaman içinde satış azalır, tiraj düştükçe de bazı yazarların bağırtısı çoğalır…
Bunlar, dere aşırı, tepeden tepeye konuşan dağ köylüleri gibi öyle yaygara koparırlar ki; dillerindeki kitaplar moda olur!..
Hep az satmış bazı gazetelerin yazarlarının hep çok sattığı sanılır, çünkü öyle söylenir… Nedeni ise; kendi gazetelerindeki yazarların kitaplarını satın almayan bazı okuyuculara bu kitapları satıp, kitap alma duygularını tatmin ettirmektir!..

Bazı okuyucular, kendi yazarlarının kitaplarını almaz; çünkü zaten her yazdığını (ve belki de her yazacağını) bildiklerini söylerler…
Aynı okuyucular, modaya uyar ve herkesin alıp elinde salladığı başka yazarların kitaplarını alır. Ama onların yazdıklarını da "kendi fikirlerine uymayacağını bildikleri için" okumazlar…
Yani bazı okuyucular okumazlar… Okumazlar ama; bazı yazarların almadıkları kitaplarının içindekileri bildiklerini, aldıkları bazı kitapların da zaten kendi fikirlerine uymadığı için okumadıklarını söylerler…
Şaşılır:
Okumadan "okuyucu" olmak, ne fazîlet!..

Kimsenin görmediği bir sır vereyim mi size, ister misiniz?..
Sıkı durun, söylüyorum: Bir yazarın iyi yazar olması için kadın olması şart değildir, yaşadığı edepsizlikleri yazıp yazdıklarıyla övünebilmesi şart değildir, yakışıklı dizi karakteri olması da şart değildir…
…..
Bana bir teki bile nasip olmadı şükür, ama biz çocukken gerçekten ünlü olan kişiler posta kartı gibi basılmış resimlerini bulundururdu yanlarında. Çoluk çocuk, kız oğlan arzu eden vatandaşlar istedikçe bunları imzalar ve hatıra bırakırlardı insanlara…
Şimdilerde ise ekran ünlüleri bastırıyor resimlerini. Ama bu defa, kendi resimlerinin arasına birkaç da satır ekliyorlar…
What is this?..
It is a bok!..
…..
Soruyorum herkese: Kuru fasulye tarlasını talan etmiş geyik geğirtisine benzeyen satırlara "şiir", bunların bir faraşta toplanmasına da "kitap" denmesi acaba bundan mıdır?..

Stop
Muammer Erkul
04 Nisan 2004 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir