Pahalı mı ucuz mu?.. [23 Ağustos 2000 Çarşamba]

Pahalı mı ucuz mu?..

Geçen gün, fındığa verilecek olan ücret açıklandı, bir milyon yüzbin lira olarak…
Ardından tartışmalar başladı…
Pahalı mıydı, ucuz muydu bu fiyat?..
…..
Ben, bu tartışmalara katılmayacağım. Ama, geçen seneki fındık için birkaç satır sözüm olacak…
Hatırlayacak belki bazılarınız, ama o acı dolu günlerde ve özellikle bahsedilen bölgelerde, bu yazımızı görememiş olan pek çok okuyucumuz ilk defa okuyacak bu yazıyı, geçen yılın bu günlerinde, asıl onlar için kaleme alınmış bile olsa…
…..
Fındık fiyatının açıklandığı bugünlerde, hiçbir yorum yapmadan, aşağıdaki yazıyı koyuyorum önünüze…

Fındık “baş” fiyatı

Dünya tarihinin gördüğü en yüksek “BAŞ FİYATI”nı buldu bu sene fındık…
Benim bir kök fındığım olsaydı ve onu toplamak için yamaçlara çıkmış olsaydım… Ben fındık bahçelerinin yakınında yorgun-argın uyurken düzdeki evim yere gömülmüş olsaydı herhalde o fındığı satmaya bile elim varmazdı…

Deprem bir süre önce veya bir süre sonra olsaydı inanın durum çok daha farklı olurdu… Bir haftadan fazla zamandır ellerimizden telefonlar düşmediği halde hâlâ kendisiyle konuşamadığımız yakınlarımız var… Sebebi, pek çoğunun “fındık toplamak için” köylere çıkmış olmaları.

Fındık yetiştirilen bölgeleri vuran deprem, tam fındık toplama zamanına denk geldi…
Fındık toplamanın tek yolu; insan gücü ile, elle, birer birer toplamak olduğundan, fındığı olan kim varsa dağlarda, bayırlardaydı…
Bu bölge insanının çoğu yıllık izinlerini denk getirmiş ve çoluğu çocuğuyla fındığının başına çıkmıştı.

Bu sene fındık en yüksek fiyatı yaptı…
Bu seneki fındığa paha biçilmez!
Bu seneki fındık, sadece benim tanıdığım ondan fazla aileyi zelzelenin tırpanıyla biçilen evlerinden uzakta tuttu…
Bu seneki fındık on bin canı kurtardı.

Fındık, tarihinin gördüğü en yüksek baş fiyatı buldu…
Kimse artık fındığının fiyatını sorgulamasın. Bu sene fındık bozumu değil “fındık şenliği” var.
Evler yerle bir, ama canlar ayakta…

Bolu, Düzce, Adapazarı, Gölyaka, İzmit, Akyazı, Cumayeri, Gümüşova, Çilimli hatta İstanbul’dan fındıkla akraba olan binlerce insan şu an ne söylediğimi o kadar iyi anlıyor ki…
Bu insanlar, bu yılki fındığın değerini o kadar iyi biliyor ki…

Bu seneki fındık en yüksek başfiyatı yaptı.
Bu seneki fındık depremin baltasından binlerce baş kurtardı.
Bu seneki fındık tarihe geçti. (‘99)

———————————————————

Tozlu defter
(Gölcük kaç yaşındaydı kim bilir… Ama Elif Akan ve Tuğba Kahyaoğlu onyedi yaşındaydı 17 Ağustos 1999 gecesi… Çok şeylerini yitirdiler o gece, çok şeylerini… Bir umutları kaldı yanlarında, bir de toza bulanmış defterleri…)
Kısa ve uzun, sonunda ne olduğunu bildiğim ama bilmenin korkuttuğu bir yola çıktım bugün. İçim sana anlatmak için sabırsızlandığım, haykırmaktan çekindiğim pişmanlıklarla dolu.
İstemeden vardım sana!!!
Ayaklarım ilerledi sadece, beynim karşı çıktı her adımda. İlk defa sevmedim görmeyi. Hava alışkın olduğum senden başka kokuyordu, daha bi boş daha bi soğuk. Üstün tozlanmış topraklı.
Başında durdum uzun süre öylece, ilk defa istemedim konuşmayı, ağladım. Gözlerimle değil kaybettiklerimle, özlemimle.
Aramızda tek fark var şimdi sen acele ettin, beklemedin bu defa ve düşünmedin giderken, kapıyı açık bıraktın öylece…
Bir soru, tek bir sorum var sadece:
BİR AVUÇ TOPRAK MIYDI İDEALİN?
18.10.99/Elif

(O gece depremde kaybettiğimiz, aynı apartmanın üçüncü katında oturan dostumuz Murat’ın mezarını ilk ziyaretimizden dönerken…)

Bu yeni evde geçen her an eziyet. Ben evimi özlüyorum ve biliyorum ki hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.
Beynimi sürekli kemiren deprem kuşkusu, tekrar başlayan korkular çok ağır, bu izlerle yaşamak zorunda olmak çok zor. Bir an gelip bu günleri zoraki de olsa bir gülümsemeyle anacağım günleri merak ediyorum. Her an, her adım çelişki. Acaba o günleri görebilecek miyim? Yeni bir deprem, bir trafik kazası… Hiçbir şeyin tahmini dahi yok. Şimdi yaşamak çok acı, yitirmek dayanılmaz.
Dua ederken ölenlerin ardından, isimleri saymak çok zaman alıyor… Her saniyesini yaşamak işkence. Sonu bir türlü gelmeyen bir liste…
Allah’ım güç ver bana, güç ver geride kalanlara, analara, babalara, dostlara; yalvarırım Allah’ım…
15.01.99/Elif

Şikayet
Herşey değişir mi bu kadar kısa zamanda/Alıp koparılır mı sevdiklerin/Kalanlar da vefasızca çekip gider mi?/Sadece canın bırakılıp, “yaşa” denir mi sana/Ah anıların olmasa, olmasa Allah’a borcun/Arkandan ağlayacak annen olmasa!..
8 Ocak 2000 Tuğba
DEVAM EDECEK

Stop
Muammer Erkul
23 Ağustos 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir