Rüya (!)
Düşlerimin bile uyuduğu kucağın ne kadar uzak! …..
Dizlerin ne kadar uzak;
Hani başımı koyduğum, sen bir yandan saçlarımı karıştırasın diye…
Bana masallar anlatırken.
Senin kucağında okşanırken;
Hani sana boynunu kaşıtırken, hani sana türküler mırıldanırken, kısıp gözlerini, hafiiif hafif kuyruğunu sallayan kedini…
Şimdi nasıl kıskanmayayım?..
Ve şimdi nasıl…
Ve şimdi nasıl harlamasın içimde koca bir ateş? Nasıl düşmesin aklıma bir sıcak damla?..
Ve ben…
Ve ben, düşlerimin bile uyuduğu kucağına bunca uzak bahçelerde gonca gonca korları nasıl koklamayayım?..
Düşlerimin bile uyuduğu kucağın ne kadar uzak!
…..
Dizlerin ne kadar uzak;
Hani başımı koyduğum…
Sen bir yandan saçlarımı karıştırasın diye…
…..
Bana masallar anlatırken;
Düşlerim bile uyusun diye…
Şimdi…
Aynen bir ikindi gibi net değil; rüya vakti ile gerçek zamanı!..
Yani belli değil, nerdesin?..
Gerçekten dizlerin var mıydı ve ben kucağında mı dalıyordum o rüyalara…
…Yoksa, bir düş müydü gördüğüm… Ve görüp, gerçek zannettiğim…
Yani sen… Yani, rüyalarımda kurduğum hayallerin mahsulü müydün?..
Yani…
Boynunun altı beyaz olan o sarı kedinin kuyruğu gerçek değil miydi?.. Kedi de mi gerçek değildi?.. Yani ben boşu boşuna mı kıskandım yıllarca onu?..
…..
Ama böyle olduğunda… Dizlerin…
…..
Dizlerin?!..
Ya kucağın?..
…..
E bunlar hayal olamaz ki!..
Bunlar, bunca uzakta olsam da beni oynatan ipleer!..
Kökleriim…
Ve en ince dallarımdaki filizleer!..
…..
Ben, o sarı kedinin kuyruğunu kıskandığım için yaşıyordum!.. Ben, bir gün, dizlerine koyduğum başımı okşamanı, saçlarımı karıştırmanı hissedeceğim zamanı bekliyordum…
…..
Şimdi sen bana diyorsun ki;
“Ben yokum…
Kucağımda kedi de yok…
Korkmuyorsan, sarıl kendine!..
Ve ben, hayallerinden kahkahalar atayım; boşluğu sarmaya çalışışına!..”
Ben… SANA İNANMIYORUM…
Kes sesini!..
İşte; orda…
Boynunun altı beyaz…
Ve gözleri kısılmış…
Mırıl mırıl türküler söylüyor sen onu okşadıkça.
…..
Bir gün ben de yatacağım dizlerine
Ve sen saçlarımı karıştıracaksın…
Bana masallar anlatırken;
Düşlerim bile uyusun diye…
Ama şimdi,
Yani sadece şu an…
Dizlerin ne kadar uzak…
Düşlerimin bile uyuduğu kucağın ne kadar uzak!
———————————————————-
Murathan Mungan’dan gönderen Ferda Esin:
Gittin
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı değil miydi, bunu o günler kim bilebilirdi?
“Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen” notunu buldum kapımda. Altında saat 16.00 diye yazmıştın ve saat 16.04’tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını, takvim tutmazlığını, aramızda bir düşman gibi duran zamanı.
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.
Gittin.
Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Dedikodu şeytan ile dama oynamak gibidir; bazen kazanırsınız, fakat çoğu kere kendi oyununuzda tuzağa düşersiniz.
(Kızılderili atasözü)
Stop
Muammer Erkul
05 Ekim 2000 Perşembe