Sana mektup [27 Ağustos 2004 Cuma]

Demek "Ben yazı yazayım mı?.."

……….

Umut; ürkek bir sevgilidir…
Bazen bir yolun sonunda, bazen bir engelin ardında, bazen bir bekleyişin biteceği anda kavuşmayı beklersin ona… Bazen de; şu an bende olduğunu hissettiğin gibi hissedersin birilerinin içinde onu…
Bendedir, veya değildir…
Senin için önemli olan; kolların her an açık beklemektir umudu…

Şu an bu yazdığımı, benim yazarken anladığım gibi/kadar anlamanı o kadar isterdim ki…
Çünkü bunu anlamak; çoğumuz için bir tren bileti. Benim için bile…
Ve hatta, senin için bile!

Ne demek bunlar?..
Yazmak; yaşamaktır!

Ben, senin içine sokup elimi; aşkı bulamayacaksam… Veya sen, benim içime daldırıp pençeni çekip alamayacaksan ümidi veya bunu inanmadan yapmaya çalışacaksan, git işine!

Karar bir kere verilir…
Bilet alınır, uçağa binilir, kemerler bağlanır ve pilot levyeyi çektiği zaman kesilir ayakların zeminden…
Artık bilemezsin hızını, yüksekliğini, geçmiş ve kalan mesafeyi; pilot söylemedikçe!..
Ne zaman varacağını menzile, bilemezsin… Hangi hava boşluklarıyla-fırtınalarla karşılaşacağını vasıtanın, bilemezsin… Kaç yaşında, belki de alkışlar arasında ineceğini perona, bilemezsin… Buna ömrün yeter mi, bilemezsin… Veya umduğundan erken bulur da kaybeder misin, bilemezsin…
Senin için, yapman gereken; yürümektir, ilerlemektir!..

Sorum da buydu benim:
Sabrın var mı?..
Elbette "var" diyeceksin şu an, heyecan içindeyken…
Anneni mezara koyduğun gün de yazı yazacaksın, buna hazır mısın?.. Bebeğin doğduğu gün, hayatının en büyük kazığını yediğin gün, gözyaşları içinde dua ettiğin gün yazı yazacaksın, buna hazır mısın?.. Hayatında hiçbir şey olmadığı, hatta bir tek yaprak bile kıpırdamadığı gün en heyecanlı yazını yazman gerekecek… Bunlara hazır mısın?..
Elbette "hazırım" diyeceksin şu an, öyle değil mi?..
…..
Demekle olmuyor, yapmakla oluyor!..

Karikatür, resim, resimli roman yapıyorken bu işe meraklı o kadar çok kişi geliyordu ki yanımıza… Her gün önümüzde dosyalar olurdu; amatörlerin getirip bıraktığı. Hepsine bakmak mümkün bile olamazdı.
Üç beş karalamasını bir sanat eseriymiş gibi önüme koyanlara;
"Büyük emek harcamışsınız, tebrik ederim, derdim. Çok çalışırsanız başarabilirsiniz. Bu getirdiklerinizin sayısı kadar yeni eser hazırladığınızda onları da görmek isterim…"
Şöyle bir kasıla kasıla çıkarlardı odadan, sonra da hiç görünmezlerdi. Çünkü hayatları boyunca çizmiş oldukları ve çizecekleri, işte sadece o kadardı!..

……….

(Devamı pazar sabahı…)

Stop
Muammer Erkul
27 Ağustos 2004 Cuma

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir