Savunma… [26 Nisan 2002 Cuma]

Herkesin kendisini güçlü hissettiği bir KONU, bir KONUM veya bir KONUT var. Ve bunca hır gürün çoğu da işte bunun için çıkmakta!..
…..
Dümen kaptanın elinde… Günün birinde biri geliyor ve diyor ki; “Ver şunu bana da, dümen nasıl tutulurmuş gör!..”
Bu bir savaş sebebi mi?.. Evet… Elbette… Hem de nasıl!..
Çünkü kaptanın kendini güçlü hissettiği yer işte burası; yani kaptan köşkü, yani dümeninin başı…
Çünkü kaptan için burası, geri çekilebileceği son nokta….
Çünkü kaptan burayı yitirdiğinde, elinde kalacak başka bir şey yok…
Çünkü kaptan; burda “herşey” olduğu halde, buranın dışında hiçbir şey!.. İşte bunun için, yani kaptan “hiçbir şeyliğe” yuvarlanmamak için, “herşey olduğu yeri” canı pahasına savunmak zorunda; haklı da olsa haksız da!.. 

Az evvel, durup dururken zihnimde beliren bu görüntüyü kelimelerle çizip, bir resim gibi aktarabildiğim an zihninize, siz de çok şaşıracaksınız… O kadar bâriz ki şu an idrak ettiğim gerçek, sanki nereye-kime ve hangi sürtüşmeye baksam görüyorum ki; herkes, kendini güçlü hissettiği pozisyonu korumaya çalışıyor. Bazısı aldığında güçlü, bazısı verdiğinde; bazısı yönetirken mutlu, bazısı yönetilirken; bazısı terlerken keyifli, bazısı tembellik yaparken…
Bunca hır gürün de, çoğu birbirine aykırı bunca çeşitlilikten çıktığında hemfikir miyiz?.. 

Çocuğun güvenilir bir sığınağı var. Neresi?.. Anne veya babasının kucağı… Komşu veya kardeş olması farketmez, bu kucağa ortak gelmesi bir savaş sebebi midir?.. Evet, elbette, hem de nasıl!..
Çünkü çocuk güven ve güç aldığı, kendini “herşeyi” bildiği bu kucağın dışında “hiçbir şey” olmaktan ürküyor!.. 

Kadın evinin hâkimi…
Günün birinde misafir geliyor eve, hem de kalıcı. Örneğin kayınvalide gibi… Ve bu misafir, hem de iyiniyetle, şahsî tecrübelerini ona aktarmak istiyor. Diyor ki; “Şu iş şöyle olmalı, bunu da benim gibi, yani oğlumun hoşlanacağı biçimde yapmalısın!..
Havası değişiveriyor huzurlu yuvasının salonundan, çarpışa çarpışa mutfağa gerileyen gelin için bu durum bir savaş sebebi mi?.. Evet, elbette, hem de nasıl!..
Çünkü evin hanımının (belki) kendini en güçlü hissettiği yer; mutfağı, ocağının başı… Burası, geri çekilinebilecek son nokta!.. Burayı yitirirse elinde kalacak başka bir şey yok… Çünkü o “BURDA” herşey, ama buranın dışında hiçbir şey (gibi düşünüyor)!..
İşte o “hiçbir şeyliğe” yuvarlanmamak için “herşeyi” olduğu yeri adeta canı pahasına savunmak zorunda; haklı da olsa haksız da!.. 


 
Can sıkıcı bir konuya girdik bugün, değil mi?..
Olsun!.. Fazla derinlere inmeyeceğim zaten. Yalnız son söz olarak şunu demek gerektiğine inanıyorum ki; aynen bizim BAHÇE DUVARLARIMIZ gibi, karşımızdakinin de SINIRLARI var…
Ve, insanların sınırları fazla zorlanmaya gelmiyor!..

Stop
Muammer Erkul
26 Nisan 2002 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir