Damat ;-)) )
Sözü fazla uzatmayacağım, durum şudur:
Çorlu'daki arkadaşlarım (Fildişi Sahili denen, hani taa Afrika at kafasının gıdısındaki ülkeye giden Ali Kaya hariç) bir arabaya dolup geldiler.
Tarih: 3 Mayıs 2009 Pazar. Saat 17.00'yi biraz geçe Çekmeköy Taşdelen'de buluştuk…
-Sen neden geldin?
-Damat görmeye!
-Peki sen neden geldin?
-Ben de damatı görmeye geldim…
-Ya şu bin kadar kişi?
-Onlar da aynı damatı görmeye gelmişler…
-Vayy!..
Konu şu: Son aylarda sitemizi daha da fazla sevmeye başlayan Esra kardeşimiz evleniyor.
Allah mesut bahtiyar etsin, iki cihan saadeti versin, sevdiklerine komşu eylesin, sıkıntı dert göstermesin, hayırlı evlatlar versin, bolluk bereket ihsan eylesin…
Bu kadar dua yeter, devamını nasılsa yapanlar olacak…
Ama, maşallah yani; her evlenene benzeri düğünler nasip olsun…
Bizim çete ise şunlar:
1- (Nasılsa kendi yok, sallasak kızacak yok) Üç kişi hacmindeki abisini Afrika'ya sepetlemiş olan Yusuf… Özellikle de "abimin payını da ben yerim" diyerek koşup gelmiş!..
2- (Bir zamanlar bana bile ev satmış olan) Müteahhit Burak Göz, ki; "her düğün dernekte ev almak isteyen kimseler vardır" diye düşündüğünü çaktırmadan gelmiş!..
3- En vahimi ise şu: Sinekkaydı traşını olmuş, jilet gibi ütülü ve sıfır kilometre lacivertleri giymiş, kravatı bağlamış, kunduraları boyamış Süleyman Eldeniz… Böyle en cantisinden giyinip düğüne giderse kendisine de yeni bir gelin vereceklerini sanarak gelmiş! (Avucunu yala sen, millet bir tane bulamıyor adamım!..)
Fotoğraflardan göreceksiniz zaten.
Damat ise gülüşünü bir kenardaaan bir kenara, taa kulaklarına takmış!..
-Süleymaan, gördün mü damatı?
-Gördüm, dur bi dakika Burak abiyle Yusuf da görsün…
Gördü zaten, Taşdelen Konferans Salonu dolusu herkes…
Esra'nın damatını görmeye giden arkadaşların fotoğraflarını yayınlıyorum…
🙂
Aynı gün aslında,
ama bu defa
Süleyman Eldeniz'in
kaleminden:
Düğünden bir hafta önce görüştük Muammer abiyle; programı yine belli değildi…
Düğünden bir gün önce görüştük Muammer abiyle; programı hala belli değildi…
Düğün günü sabah, sonra öğlen görüştük. Hala, yine, bittabii programı belli değildi!..
Çorlu'dan yola çıktık, nihayet (bizimle buluşmadan) kendi başına geleceğini söyledi beyefendi… O da gide gide (Taşdelen Düğün Salonu nerde, diye sorduğu için) bir düğün salonuna gitmiş… Oradan bizi arıyor; “nerede kaldınız, ben kayboldum galiba” diyerek!..
Neyse…
Çorlu çetesi(!) olarak düğün yerine (ne güzel bir söz değil mi?) vardık.
Beş kişiyiz; Burak Göz (şair-müteahhit)… Yusuf Kaya (Fildişi Sahili’ne giden arkadaşın kardeşi (Bu arada Muammer abi, Fildişi’nden sana selam var. Ali Kaya aç kalmış, gelince seni ekmek arası yapacakmış Beykoz sahilde!..:)) Recep Kapusuz (Güldeste isimli ilahi albümü olan güzel sesli arkadaş)… Faruk Katı ve ben…
Taşdelen Konferans Salonu’nun kapısına doğru giderken Muammer abi bizi karşıladı… Şöyle bir baktı bana ve dedi ki:
-Ne o? Lacileri çekmişsin damat gibi… Böyle giyinene bi’tane daha vermiyorlar!..
Bir kendime baktım, bir de etrafıma. Hani bir gariplik mi var diye… Gelenlerin yüzde doksanı takım elbiseli kravatlı, geri kalan yüzde dokuz nokta dokuzu takım elbiseli fakat kravatsızdı…
Tek, yalnız, sadece kendisi kırmızı tişörtüyle gelmişti, her zamanki gibi ve fotoğraflarda gördüğünüz gibi!..
Ne yapalım yani o kadar takım elbiseli arasında en yakışıklı ve en gösterişli (alçak gönüllülüğüme de söz yok!) ben duruyorsam, Allah vergisi canım!..
Tabi bu iltifatlar etkisini göstermiş olmalı ki fotoğrafların aşağıdan yukarıya dördüncüsüne bakarsanız, damat'ın kolunu çekiştiriyorum bir yandan “yeter kardeşim biraz da bana para assınlar, bu kadar süslenmiş gelmişik” diyerekten. Bir yandan da damat'a para uzatanlara çıkışıyorum, “bana da asın para bana da” diye…
Damat gibi giyinsen ne olacak; kimse bana para asmadı. Bırak para asmayı, arabayı biraz uzağa park ettik diye havlu bile bağlamadılar bize yani (Damat'a duyurulur)…
Salonun kapısından gireceğiz, düğün arabasını gördük. Herkes bi’koşu fotoğraf çektirmeye başladı bizim gruptan. Neymiş efendim araba “Porsche” imiş… Bu erkeklerin araba sevdası, bayanların çanta aşkı gibi bir şey her halde…
Salona bir giriyoruz..
Aaa bir bakıyoruz masada eski dostlar… Eski Çorlu ekibinden elemanlar… Öztürk Bakar, Cengiz Karaçayır, Oğuzhan Karabudak (toplu fotoğrafta görülenler) ve Süleyman Özmen… Sarmaş dolaş oluyoruz. Öztürk'e diyorum ki:
-Aga, çok kilo almışsın be!
-Sen aynada kendine hiç bakmıyorsun galiba diyor sırıtarak!..
Tam yemek faslına geçerken Muammer abi beni dürtüklüyor..
-Bak o’lum, gerçek damat geliyor!..
-Hemen fotoğrafını çekelim!
-Neden ya!?
-Bi daha bu damat'ı bu kıyafetlerle yakalamayız, sonra bakar bakar dalgamızı geçeriz, diyorum…
Ve sitede gördüğünüz fotoğrafları çekiliyoruz. Velhasıl düğün bitiyor… “Köyümüze” geri dönüyoruz, dostların yanından ayrılmanın burukluğuyla…
Damat'a geri kalan hayatında 'başarılar' Esra gelinimize de 'sabırlar' diliyoruz…
İkisine birden de uzun, mutlu, huzurlu ömürler diliyoruz. Allah mesut etsin…
Hayırlı olsun…
🙂
GÖLÇİÇEĞİ
Çorlu çetesi kadar (içine Ali Kaya’nın hacmi de dahil) başına taş düşsün emi!!!
Sen ne dersen de fotoğraflar yalan söylemiyor. Gayri ihtiyari fotoğrafta bile arkanızda sizi koruyucu kanatlarım altına almışım…
Bu arada birinci kareyi çeken sanatkârın hakkını vermeniz lazım.
Herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
BURAK GÖZ
Allahû Teala birlikte iki cihanda da mutluluklar ihsan eylesin =)
T.K.
Nasıl olsa yaptığınız dua’lardan biz de paylandık:-)
İki cihan saadeti dilerim hepinize..
HALİD