Seyir Defteri – 27 Şubat 2008 (Adres defterinizle ilgili)

Ne fark ettim biliyor  musunuz;
Pek çoğumuz adres defterlerimizin farkında değiliz!..
Bu durum benim canımı acıtıyor hakikaten…

Neden, der pek çok kimse… Neden?..
Sana ne menfaati var bunun? Hatta, gününün yarısını daha alacak senin bu yeni insanlar, bilmiyor musun?..
Saatlerin, günlerin, haftaların, ayların yani ömrünün geçiyor görmüyor musun?..
Görmemek mümkün mü?
Hepimiz görüyoruz da,  zaten işte bunun için; bir kişi daha, bir gönül daha, bir insan daha, diye diye çırpınıyoruz…

Ömürler bitiyor; bizim ömrümüz ve ulaşabileceğimiz insanların ömürleri!..
Binlerce insan; biz onlara ulaşamadan, henüz hiç birine dokunamadan bitirecek ömrünü ve bir gün biz de bitireceğiz yolumuzu!
Bu, titretmiyor mu hiç kimsenin içini?..

En kolayı şudur; yazarsın haftada üç gün köşe yazını, paşa gibi alırsın maaşını, gezersin davetlerde, salonlarda… Ohh!
Böyle, gece yarısından sonraki şu saatte, yine; omuzunda sürülmüş biber gibi yanmalar, boynunda ağır kasılmalar, ısrarlı tutulmalar, bilek ve parmaklarında çekme ve ağrılar, sağında solunda uyuşmalar acaba neden daha tatlı gelir ki bir insana; ışıklı salonlarda alımlı mankenlerin getirdiği içeceklerden?..

Bir tek insan bile bütün dünyadan kıymetlidir elbette…
Ama işte tam burada; çemberin genişlemesi geliyor hatırlara…
Zaten el birliğiyle yapıyoruz bunu; o zaman neden daha çok kimse istifade etmesin?..
Ha bir kişi için, ha bin kişi için; zaten aynı emek harcanıyor…
Neden milyon kişi bizimle birlikte olmasın?..

Peki şimdi hadi sorun bakalım kendinize, bu siteye gönül verenler; acaba adres defterlerinizde ismi yazan sevdiklerinizin adres defterlerinde kaçar isim yazıyor?..
Benim gibi günde beş on kere klavyenin başına oturmanız gerekmez, inanın; sadece haftada iki kere hatırlatın onlara ki; sevdikleriniz de sizin gönderdiğiniz  notları göndersinler kendi listelerine…
…..
Şöyle düşünüyorum ben her zaman:
BU İY İBİR ŞEY DEĞİLSE BEN NEDEN BURADAYIM?
BU İYİ BİR ŞEYSE NEDEN BAŞKALARINA DUYURMAYAYIM?..

Bir kaç "sevgili" de diyor ki;
-Ben öyle çok seviyorum ki bu satırları, başka birilerinin okumasına dayanamıyorum, kıskanıyorum!
Yapmasın kimse böyle, bir ışık aktarabiliyorsak kendi kelimelerimizle, bu hepimize yeter…
Bulduğumuz gerçekleri yansıtmak…
Güneşe ayna tutmak;
Ne bizi karanlıkta bırakır, ne güneşi eksiltir…
Sadece ışığı, aydınlığı çoğaltır!..

Şimdi size ricamı tekrarlıyorum:
Lütfen, ara sıra basit sebepler bularak listenize bazı mailler gönderin, ama bu (onların da kendi listelerine gönderebilecekleri kısa kısa mailler) olsun…
…..
Biliyoruz ki, insanların, bazı güzellikleri duymaya ihtiyaçları var…
Lütfen yukaradaki iki satırı hatırlayın:
Bu iyi bir şey değilse neden burdayım? 
Bu iyi bir şeyse neden başkalarına duyurmayayım?..

"Sevgiler kere sevgiler"in diğer anlamına dikkatinizi çekiyorum:
Yani "insanlar kere insanlar" anlamına, "gönüller kere gönüller" anlamına, "sevgililer kere sevgililer" anlamına…
Bunun da yolu, bu siteye daha çok kimseleri çağırmamızdan geçiyor, el birliğiyle…
…..
Aynı fikirdeyiz, değil mi?
M:)))

5 yorum

  1. Ben yazıyorum ilk yorumu, yaşasın… Ama bütün Sevgi Ailesi adına yazıyorum… Neden mi burdasınız? Neden mi her yanınız ağrıyor, ama bu ağrılar size tatlı geliyor? Çünkü; burda, yani bilgisayarın diğer ucunda, belki dünyanın bir ucunda, yani kaleminizin diğer ucunda niyetlerinin ve gönüllerinin temizliğine inandığınız insanlar var. Ve o insanlar, yani okurlarınız, size dünyaları vadetmiyor, altın tepsilerde hediyeler de vermiyor, ya da sizi en lüks, ışıltılı restoranlarda yemeğe de davet etmiyor… Sadece, sizinle bir gün bir fincan kahve içmeyi hayal ediyor, ya da bir gün sizinle uçurtma uçurmayı, gönlünüzü ve satır aralarınızı merak ediyor. Sadece, ve sessizce gönlünüzde bi yeri olsun, adres defterinizden (yani asıl adrese gidecek dua defterinizden) adı hiç silinmesin istiyor. Bunun için burdasınız, ve biz de buradyız.. Bu samimiyetin ve bu, bütün dünyaları verseler de yerinin tutmayacak muhabbetin hatırına burdayız:-)))
    Heyecanla ve hızlı hızlı yazdım bu satırları… Sevgilerrrr kere sevgilerr:-)))

  2. Ben çağırıyorum… Romantik adamın sitesi, biz okumayız diyorlar. Yok diyorum, insana dair şeyler var burda… İnsan da duygusal bir varlıktır. Bu beyabi daha ılık bir pembe tondan sesleniyor diyorum, yok diyorlar bizi pembe bozar… Ben de diyorum ki, ne gerek var millete! Siz gelmeseniz de olur. Ben zaten kırk adamım!

  3. Güzel olmaz mı, da ne demek? Bence harika olur. Son zamanlarda gösterimde neler var açıkcası pek ilgilenemiyordum ama yazdıklarından sonra bu filmi kaçırmamalıyım… Bahsetmiş miydim; anaokulunda öğretmenlik yapıyorum. Belki de yıl sonu müsameremizde bir şekilde cenk marşı da yer alır. Yalnız henüz filme gitmediğim için fikrinizi almak istedim bizim çocukları (6 yaş grubunu) aşar mı bu film? Okul ile gitsek… Gerçi ailelerinin canı sağolsun yaşlarını aşacak öyle şeyler izlettiriyorlar ki… Neyse bu konu çok derin hiç dalmayalım…

    CEVAP:
    (İlk önce senin görmen lazım. Her film gibi bu da 6 yaş için uzun gelir, normal olarak. Fakat o vakte kadar cd’si çıkar, çocuklara bölüm bölüm izlettirirsin ve (mühimmat sandıklarını götürmek için yola çıkış sahnesini) oynatırsın çocuklara, hem de Cenk Marşı eşliğinde… Var ya; tek kelimeyle ŞAHANE olur… Eğer filmi izlemiş ana babalar varsa bu fikre bayılırlar…)

  4. Şeker kovonozuuu… İlk yorumu ben yazdım! Bozuşmayalım!

  5. Süslü parantezz… Bi kere ilk yorumu ben yazdım, ve ilk başa o yüzden eklendi akıllım… 2 saniyeyle geç kalmışsın yani:-))) Hem n’olcak ki, senle ben aynı sevgi sitesinde olduktan sonra, di mi ama?:-))) / (CEVAP: Fotofiniş derler ya at yarışlarında, bitiş çizgisindeki fotoğraflardan burunlarının farkına bakarlar. Hangi burun biraz daha öndeyse onu birinci ilan ederler.. Şu Şeker Kavanozu’nun burnu akide şekeri kadarcıkken bilmiyorum birinci olabilecek mi? 😉

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir