Seyir Defteri Ekim 2012 (Çubuklu akşamı, Çengelköy ikindisi ve Kanlıca sabahı)


Yaşadığımız yeri sevmeye çalışacağız…

"Senin yaşadığın yerde yaşasam ben de mutlu olurum" diyenler olduğu gibi; 
"Benim yaşadığım yer de, senin yaşadığın yerlerin sana mutluluk verdiği gibi mutlu ediyor beni" diyenler oluyor bana.
Özet şu ki; her şey senin gözünde, bakış açında…

Öyleyse, merak edenler için bir kaç fotoğraf yayınlıyorum.
Benim gözümden, benim çevrem…
Hadi buyurun bakalım…
🙂

…..

Bu görüntüleri, size bu satırları yazdığım pencereden çektim…
Akşam üzeri, güneş bakmakta…
Gökyüzünün şu muhteşem görüntüsüne bakar mısınız?

(Bu gökyüzü sadece bana ait değil aslında. 
Bu âsuman sizin de göğünüz ve tam da aynı anda sizin için de vardı üzerinizde, farkında mıydınız?
Lütfen çevrenizin farkında olun!..)


.
Bir üçgen, muska gibi gözüken deniz, malum ki İstanbul Boğazı.
Beri tarafı Çubuklu, iskelenin bulunduğu koy… Karşı sahil ise Emirgan Korusu’nun bulunduğu yamaç…
Sola doğru, güneşe yakın gördüğünüz büyük bina Saphire (Türkçe Safir yazsalar olmaz ya!..) ülkemizin en yüksek binası, Avrupa’da kaçıncı bilmiyorum.
.

.

.
Denizimiz her zaman boş değildir! İşte kuzeye, Karadeniz’e doğru yol alan bir gemi ve Çubuklu’dan yürümüş bir (yelkeni açılmamış) tekne… 
Ve güneş birkaç dakika sonra, başka ufukları aydınlatmak üzere Çubuklu yönünde kaybolacak!
 


.

Sonraki gün, ikindi vakti…
Burası da Çengelköy, iskele meydanı…


.
Dostlarla banklara oturmuşuz. Ekmek arası kokoreç yiyoruz.
Ne inanılmaz bir lezzet ve inanılmaz bir manzara…
Kediler köpekler birbiriyle oynuyor, işlerinden dönenler vapurdan boşalıyor…


.
Oltalarıyla balık avlayanlar var kıyıda…
Koyun ardında İstanbul’umuzun selâtin camilerinden Beylerbeyi Camii.

Ve hemen arkasında görülense, Polis eviyle Beylerbeyi Sarayı arasındaki parkta dalgalanan büyük bayrağımız…  


.

:

Ve sonraki gün, Kanlıca sabahı…

.


Bu fotoğraf hakkında yorum bekliyorm…
Özel bir görüntü; "açıkça görülen bir sırrı" var, acaba farkedebilecek misiniz?..


.
Kimseyi umursamayan şu güvercin ise profesynel bir figüran gibi…
İnsan, dalga, kedi, köpek, gemi, tekne hiiiç umurunda değil… O, sabah güneşi yükselmeye başlamışken, karnını doyurmaya çalışmakla meşgul…


.
Buldunuz mu fotoğraftaki orijinalliği?
Bulana, Kanlıca’da yoğurt: Ben oradayken denk gelenin yoğurdunu ısmarlarım 😉

(Böyle dediğim zaman inanmayan olur belki, ama bir gün yine buradaydım… Kanlıca meydanında, pek bilinmese de MimarSinan hazretlerinin eseri olan camide abdest alan bir kardeşimiz gülümseyerek bana doğru yaklaştı ve, konuştuk… Ben filan şehirden filancayım, dedi… İyi de etti, ama yoğurt ısmarlatmadı…)


.
İstanbul ne kadar güzel bir yer, öyle değil mi?


.


.


.
Karabatak kuşları komiktir.
Martılar gibi yükselemezler, suya yakın uçarlar ve sonra denize konarlar. 
Sonra suya dalıp dururlar ve denizden çıkarken çok kereler ağızlarında bir balık vardır!


.

.

.

Ben şu aşağıdaki kareyi çok sevdim…
Çünkü bir martı ve bir karabatak dahil oldu konuya…
(Aslında çok bekledim ve çok kareler çektim, sonunda bu oldu)



Şunlara da dikkatinizi çekiyorum:
Anadolu yakası görülüyor sol kenarda, burası Kanlıca…
Karşıda, Avrupa yakasında Rumelihisarı…
Hemen üstümüzde sabah trafiğini taşıyan FSM (Fatih Sultan Mehmet) Köprüsü…
Geri planda ise İstanbul Boğaziçi Köprüsü (ilk köprü) ve şehir hatları yolcu vapuru ile transit geçen bir büyük şilep…  


.


Kanlıca’mız çook güzeldir 🙂

Bu ise, aslında başlıbaşına bir başka konu, ama hemen orada yaşandığ için anlatayım:


.
İskeleye yakın bir pastanede oturduk, börek yeyip süt içtik. Sonra da çayımız geldi.
O sırada, camın dışındaki masada oturan adam aniden caddeye koştu ve elinde bir "şey" ile geri geldi…
Neydi o şey?
Bir yarasaydı!

Kanlıca’nın ortasında, sabah kahvaltı yapanların bulunduğu pastanedeki masalardan birinin ortasında bir yarasa! İlginç değil mi?
Yolun iki yanında yüzlerce yıllık çınar ağaçları var. Kargalar nerden bulduysa yakalamışlar hayvanı ve yola düşürmüşler. O adam farkedip kurtarmış yarasayı ama kargalar tepesine pike yapıp, bas bas bağırıyorlar.
Kanadının ucu da kopmuş bu didişme esnasında.


.
Bulan adam farketmiş: Kanadına dokunuyor, hayvan da (bizi görmüyor ama, tehdit edercesine) ağzını açıyor… 
Ağzı da ne ilginç, sipsivri dişleri var…

Aşağıdaki son kare de arkadan, bacaklar ve kuyruk…
Allah ne değişik mahluklar yaratıyor…
.

.
 

13 yorum

  1. Çok şahane, nefis resimler, teşekkür ederiz efendim…

    ŞABAN BİLGİN

  2. Resimlerin gerçekten çok güzelmiş…
    Ah bir gün seninle birlikte gezebilsem o yerleri… Kol kola…
    Bir bardak süt içsek şöyle karşı karşıya…
    Sonra akşama, hava kararıncaya kadar dolaşsak sahilde…
    Kanlıca’da kan-a kan-a…
    Diyorum ki içimden…
    Şükür seni Yaratan’a…
    Selam sana asrımızdaki Mevlana…

    Lâl olur dillerim

  3. Muammer abi merhabalar, ilk önce fotoğraftaki sırrı söylemek istiyorum!! Kanlıca’dan güneşin doğuşunu anca karşıdaki binadan yansıma olursa çekebilirsiniz 🙂
    (Yoğurdumu yemek için sabırsızlanıyorum, Kanlıca sahildeki çarşının tam karşısındaki olursa iyi olur.)

    Mutsuzluğuna o kadar alışmış insan var ki etrafta, sihirli bir elin değmesini bekliyor. Oysa kendinde o enerjiyi görebilse, hem pozitif enerji yayacak hem de kendisi mutlu olacak. En büyük eksikliğimiz bu bence.

    (Akyazı/Altındere alabalık tesislerinde karşılaştığınız bir dost :))
    Selam ve saygılarımla…
    ERDAL EFE

  4. Çook güzel resimler…
    Ne güzel bu şehirde, bu sitede olmak…
    Teşekkür borcumuz var galiba… Fotoğrafta açıkça görülen sırrı farketmiş olabilirim: Ekrandan uzaklaştıkça manzara kararıyor, güneş parlıyor. Yakından bakıp manzaraya odaklanınca da orayı aydınlatan güneşi göremiyoruz. Sanki ışıktan mahrum kaldığımızı zannederken Işığın kaynağını bulmak gibi. Allahü teala’nın rahmetini keşfetmek gibi..

    L.

  5. Author

    Birkaç gün açmayayım bari (fotoğraflardaki “açık” sır) ile ilgili yorumları…
    M:)

  6. Abiciğim, Çubuklu Çengelköy hepsi harika kareler, bir masalda gezinir gibi… Denizin üstünde uçuyormuş gibiiii. Üç boyutlu film gibi, sanki içindesin… Sıcacık sohbetle de birleşince de söyleyecek söz kalmadııı.

    Ama bu yazdıklarım sitede gözükmeli mi, gözükmemelil mi?
    Çünkü orda herkes okuyor, utanıyorum :))

    H.ŞEN / Pazar

  7. Sanırım İstanbul sizi sahilde görünce güneşimiz bile Avrupa yakasından doğuyor… 🙂

    Siz boğaza durunca leylekler, karabataklar aşk’a geliyor.

    Hilale M.

  8. [quote name=”Muammer Erkul”]Birkaç gün açmayayım bari (fotoğraflardaki “açık” sır) ile ilgili yorumları…
    M:)[/quote]

    Hafta sonu müsaitim abi ben 🙂 Üsküdar’da oturuyorum, Kanlıca’ya gelmem kolay olur 🙂

    ERDAL EFE

  9. Author

    Efee, efelere “iki düşün bir oyna” demişler zeybekte!.. 😉
    Denk gelirsem, dedim ya hani, şimdi sen Üsküdar’dan bin otobüse Kanlıca’da in, oralarda dolan, çok güzeldir için açılır…
    Ben en gen iki gün içinde inerim nasılsa sahile…
    Yani siparis usulü gelmiyorum, ama denk gelirsek söz sana kutu kutu yoğurt ısmarlarım. Anlaştık değil mi?
    M:)

  10. Yine, birkez daha, tekrar…
    Muammer Erkul, İstanbul’dan doğmuş,
    İstanbul, Muammer Erkul’dan…

    (Fotoları, copy yapabilir miyiz dir, acaba? :))

    Z.Öner

  11. Eklemeyi unuttum; yarasa ile aynı kareyi paylaşan sigara paketi size mi ait? 🙂

    Z.Öner

  12. Author

    C.1: Sevgili Z, fotoğrafları c. yapabilirsin ama p. yaparken sitemizi yazarsan çok ş. (sugar) olur!
    C.2: O gecelerin adamı yarasa, zaten sigara içtiği için zamanı karıştırmış ve kargalara yakalanmış!
    C.3: Bense bu mileyumun başından (Nisan 2000) beri, bir tek sigara bile içmedim. Çok iyi ettim…
    M:)

  13. Sevgili M;
    C.1’inize; teşekkür ederim!
    C.3’ünüze; süperrr!
    C.2’nize ise; yarasanın arkadaşları duymasın bunu! 🙂

    şeklinde karşılık vermiş olayım, ben de.

    🙂

    Z.Öner

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir