:-) ve :-( [05 Şubat 2006 Pazar]

Sene başıydı.
Öğretmenlerinin değiştirildiğini öğrenen çocuklar üzgündü.
Oğlanların kaşları çatıktı. Kızlar ise dudaklarını kıvırmış, burunlarını çeke çeke ağlaşıyorlardı… Hepsinin derdi aynıydı: Öğretmenlerini geri istiyor, gürültü yapıyorlardı…
Okul müdürü; “yeni tayin edilenin disiplinli ama çok iyi bir öğretmen” olduğunu söyledi. Ama öğrenciler bu sözleri duymadılar bile. Bir taraftan kendi ana babalarına sızlanmaya devam ederken, diğer yandan yeni öğretmene nasıl cephe alacaklarının hesaplarını yapmaya başladılar!
Biri sordu; onu neden bu kadar sevdiklerini… Dediler ki:
“Çok sempatikti… Bakımlıydı… İlgimizi çeken konular açıyor, hoşumuza giden kıyafetler giyiyordu… Sevse de, dövse de, her ne yapsa gülümseyerek yapıyordu…”
Sonunda sınıf dağıldı… Bir kısmı eski öğretmenin sınıfına geçti, bir kısmı okul değiştirdi, bir kısmı da yeni öğretmene razı olup onu tanımaya, onun derslerini anlamaya çabaladı.
İki sene geçti aradan.
Birinci öğretmen; bakanlık tarafından belirlenmiş ve diğer bütün meslektaşlarının takip ettiği tedrisata uymadığı için okul tarafından… Ahlak dışı söz, ima ve uygunsuz hareketleri yüzünden de veliler tarafından suçlandı… Bunların doğru olup olmadığı araştırılırken de yine aynı kişinin; yıllardan beri, ülke bütünlüğünü bölmek için çalıştığı ortaya çıktı…
Devlet memurluğundan atıldı ve cezaevine kondu!..

Hastaneye tedavi için gelmiş pek çok hasta acil olarak geri çağırıldı… Hepsi bir salonda toplandı, ve kendilerine;
“Zaman içinde kullandığımız birkaç ünite kana maalesef AIDS virüsü karışmış. Bu hastalıklı kanlardan hanginize verdiğimizi bilemiyoruz. Öğrenmek için tahlil yapmamız gerekiyor. Ve üzgün olduğumuzu söylemekten başka da elimizden bir şey gelmiyor” denildi!

İki arkadaş terminaline geldi. Biri otobüsler, firmalar, şoförler hakkında bilgiler sordu, kararını verdi ve biletini aldı… Diğeriyse, burun kıvırarak;
“Bırak böyle ince işleri, dedi. Baksana şu otobüsü ne güzel boyamışlar. Başta sürücüsü olmak üzere herkes eğleniyor içinde. Bütün yolcular da tam benim kafama göre. Sen gelsen de gelmesen de ben bu otobüse biniyorum!..”
Renk, müzik, gürültü ve kahkaha sesleri içinde hareket eden otobüsün ardından baktı kaldı ilk yolcu, üzgündü. Halini anlayan bir başka yolcu dedi ki ona:
“Yazıhanesi yoktu o arabanın… Belki şoförünün ehliyeti bile yoktu. Üstelik yolda ne kadar para toplayacakları, ne kadar yakıtlarının olduğu, ve nereye gidecekleri bile belli değildi” dedi!..

Doğrular, birileri tarafından sunulmalı konmalı önüne. Çünkü sonradan işin geri dönüşü, yanlışın düzeltilmesi mümkün olmayabiliyor…
Çoğu zaman şunu düşünüyorum. İnsanlar, acaba neyi/niye tercih ediyor?
Huysuz sürücü ve/veya ciddi öğretmen ile doğru adrese gitmeyi mi… Yoksa neşe içinde kaybolmayı mı çöllerin/zamanın ortasında?..
…..
İnsanların bu zayıflığını dikkate almak lazım…
Yani, doğru yolun yolcuları biraz daha sıcak ve şirin olabilse; kaybolmayı umursamayan ve eğlence için ziyan olmaya razı olan birkaç zavallı daha;
Biletli koltuklara…
İşinin ehli olan öğretmenlerin sınıflarına otururlardı belki…
 

Stop
Muammer Erkul
05 Şubat 2006 Pazar 


 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir