Yemek yapmak cesaret ister [25 Mayıs 2002 Cumartesi]

(Bir ay önce yayınladığımız "Zavallılık Nedir" isimli yazımızın devamı)

Hiçbir göz, kendi kendini göremez… Ve dahi bir gözün, kendini aynada görmesi için de ışığa, yani "aydınlatılmaya" ihtiyacı vardır…
"Görünmeyi" beceremeyenlerin unuttuğu şudur ki;
İyiniyet ve insanî davranışlar "içten dışa yansıyan" öyle bir ışıktır ki; bunlar o bedenin, her göz tarafından seçilmesini sağlar…
En azından denemeye değer, değil mi?.. 

İkinci konumuz ise saygı. Diğer bir ifadeyle; edep…
Hiç şüpheniz olmasın ki; herhangi bir şekilde insanların önüne çıkmak kolay iş değildir…
Ortaya bir "eser" koymak, emin olun ki; ortaya konulmuş olanı eleştirmekten çok daha zordur, ve saygıyı hakeder…
Her akşam başka şekilde eleştirilmeyi göze ala ala; her gün ayrı çeşit yemek yaparak ayrı bir lezzet arayan hanımın cesareti, hangi eleştirici kocada vardır?..
…..
İnsanların önüne "eser" koyabilmek;
Bir yandan bu eseri tıkınıp, diğer yandan da hakkında ileri-geri konuşmaktan çok daha zordur ve çok daha yürekli olmayı gerektirir!.. 

Sanatını ortaya koymaya çalışanlar; dikenli tarlaya dalmadan önce çizme giymeyi unutmamaya çalışanlar gibi temkinlidir. Çünkü onlar, aşılması gereken bu tarlanın ötesinde "yarınlar" olduğunun farkındadırlar…
…..
Ama saldıranların ömrü saldırabildikleri an kadardır!..
Tarih, çalı tarlalarındaki diken sayılarını kaydetmez…
Yarınlar; kendilerine kavuşabilenleri bekler!.. 

Sofra hazırlayan bir kadın… Elindeki malzemeleri… Birer tas dolusu "bulamaç" yapıp, insanların önüne atmıyor da;
Seçilmiş tabaklara, ayrı ayrı konmuş yemekleri… Görüntüsünden kokusuna kadar dikkat ederek, özenle servis yapıyor, ve işi biteni kaldırıyorsa;
Bu, belki biraz kendine…
Ama en çok da karşısındakilere, yani sofrasına oturanlara olan saygısındandır…
Öyle değil mi?.. 

Yazmak, yemek yapmak gibi; ortaya bir eser koymaktır…
Ekrana çıkmak da…
Yani bu mahareti ve cesareti kendinde bulmak… Sonra bunu uygulamak… Üstelik bir de rağbetleri mıknatıslamak, bambaşka ve başlıbaşına ve ayrı bir hünerdir…
Bazı dillerse kemiksizdir!..
Ama hiçbir ağaç, üzerinde salyangozlar yürüdü diye büyümekten vazgeçmez!..
Ve bu sümüklü izler;
İlk yağmurda siliniiir gider!..

Stop
Muammer Erkul
25 Mayıs 2002 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir