Yıldırım! [23 Ağustos 2002 Cuma]

Geniiiş ve yeşil tarlalar gibi yayılmıştı içim…
Her tarafımda, ayrı bir damakla sevişecek mahsuller yetişiyordu. 

Ve bir gün kamaştı gözlerim…
Kulaklarım uğuldadı;
Çünkü sen, büyük bir tarrakayla göğsüme düştün!..
…..
Geniş ve yeşil tarlalar gibi yayılmış idi içim;
Ufuktaan ufka!.. 

Çatallaşmış alevden bir kılıç olup saplandığında tam ortama…
Toplandım, sana doğru; bir tespihböceği gibi…
Ya sabır, çektim!.. 

Biliyordum…
Çıkmazdın artık içimden, bir zıpkın gibi!..
…..
Ve ben…
Bir ahtapot gibi; sekiz tane kemiksiz kolla sarıldım sana;
Çaresiz!.. 

Geniiiş ve yeşil tarlalar gibi yayılmıştı içim…
Her tarafımda, ayrı damaklar için ayrı lezzetler yetişiyordu.
…..
Bir gün;
Güneşi ardında, yağmuru içinde taşıyan bulutlar geldi tepeme!..
Bir gün… Hani, henüz yer ve gök halime ağlamak için hıçkırmaya başlamadan… Hani o kapkaranlığımın ortasında… Ve hani cinnet geçirecekmişcesine titriyorken ortalık;
Parladı ya âlem…
Kamaştı ya gözlerim…
Ve sen, çatal çatal alevden bir kılıç olup saplandın ya ortama; hani geniiş ve yeşil tarlalar gibi yayılmışken içim!.. 

Göğsüne giren zıpkına sarılan bir ahtapot gibi sarıldım sana;
Çaresiz…
…liğim idi belli ki çarem!..

Stop
Muammer Erkul
23 Ağustos 2002 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir