Yuvalar boş kalmamalı [14 Eylül 2006 Perşembe]

Daha az önce; epey zamandır uğraştığım havuzun başından gelirken ceviz ağacındaki yuva geldi aklıma…
Tam altındaydım ve demin birkaç karga uçmuş ve yuvanın sahibi olan iki “guguşçuk” kuşunun kendilerine has “uçma seslerini” duymuştum.
Geçen hafta cevizi silkerken çıkmıştım bu derme çatma yuvanın yanına. İki tane yumurta vardı içinde. Aklıma, şu yuvanın çalı-çırpısını elden geçirmek ve daha muhafazalı hale getirmek geldi… Ama babam; “ellemememi ve dokunursam kuşların yumurtalara küsebileceklerini” söyledi.
Dokunmadım… Fakat biraz sonra düşen cevizlerden birinin yumurtalardan birine çarpıp içine doğru “göçürtmesine” de mani olamadım!

ki gün sonra yumurtalardan birini ceviz ağacının dibinde gördüm… Yazık olmuştu.
Bunlar çok masum ama çok da saf hayvanlar; pek çok yumurta yaptıkları halde yuvalarının düşmanları çok… Kendilerini ve yumurtalarını koruyabilmekte pek de mahir değiller.
Ama çok sadık bir “aile bağlılıkları” var.

Birden aklıma geldi işte ve terliklerimi çıkarıp ağaca tırmanmaya başladım. İlk çataldan itibaren “sesini” duyuyorum… Bir ucu aynı ağaca bağlı hamağın üzerine koyduğu bebeğini bırakmış, bana bakıyor ve ne yaptığımı soruyor…
İkinci çatallardayken gene bağırıyor:
“Ne yapıyosuun?..”
Artık cevap vermeliyim, yoksa kendisini bıraktığımı düşünüp yaygarayı koparabilir!
“Ağaca çıkıyorum.”
O, benim çıktığım ceviz hariç bütün meyve ağaçlarına “tırmanıyor” güya… İki kolu ve iki bacağıyla, yerden sadece dört parmak yukarıda, aynen minnacık bir ayı yavrusu gibi ağaçların gövdesine sımsıkı sarılıp bas bas bağırıyor:
“Bakııın… Ağaca nasıl tırmandım” diye…

Şimdi aşağıdan gene soruyor:
“Yukarıya doğru mu çıkıyosuuun?..”
“Evet.”
“Nedeeen?.. Bulut mu alıcaan?..

Yuva, bomboş…
“Boş yuvaları” da düşünemiyorum şu an, çünkü çok hoşuma giden bir soru bu duyduğum ve bir an evvel, ceviz ağacının dibinde beni bekleyen iki elma yanağı “bağırta bağırta” ısırmak istiyor canım!..

Yuva bomboş…
Pek üzülemiyorum şu anda…
“Boş yuvaları” da düşünemiyorum şimdi;
Bulutlar kadar yumuşamış, hafiflemiş ve beyazlamış olarak onun yanına atlıyorum…
…neden çocuklar kadar düz, temiz ve duru düşünemediğim için” hayıflanarak…
 

Stop
Muammer Erkul
14 Eylül 2006 Perşembe  

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir