Zavallı yeğenim [27 Mart 2001 Salı]

Zavallı yeğenim

(On dört-on beş sene önceydi…)
…..
Bizim yeğen durup dururken basıyor tekmeyi ve beklendiği günden biraz evvel;
“Geliyoor!” diye bağırttırıyor annesini.

Annesi?.
O zamanlar, basküllerin neredeyse üç rakam ile ifade edebileceği “sıklete” çıktığı halde, malum biraz tez canlı;
Kendi kendine toplayıp pılı-pırtısını düşüyor hastane yollarına…

İlk “ciyak” hastane görüldüğünde duyuluyor…
İkincisi “acil”in kapısı hizasında…
Üçüncüsünü; yardıma koşan hemşire veya ebelere sert çıktığını sanıyorsunuz, değil mi?
Değil!..
Ya?..
Dinleyin de anlayın; üçüncü, beşinci, onuncu çığlıklar nerelerde gelmiş olabilir…

Doğumunu kendi kendine zaten YAPMIŞ olduğu halde, doğumu YAPACAĞI doğumhaneye gidebilmek için otomobilden inmeye çabalayan annenin, o telaş ile dengesi bozuluyor…
Ve, gerisin geriye…
Az evvel doğurmuş olduğu bebeğinin üzerine…
Oturuyor!..

Doğuma yardım edememiş olan hemşire ve ebeler koşup kalkmasına yardım ediyorlar zavallının!..
…..
Yo, korktuğunuz olmuyor!.. Bu curcunada, bizim yeğen, karanlık arabanın içinde tabii ki kayıp olmuyor…
Çünkü göbek bağı henüz kesilmemiş vaziyette ya… Kordonundan tutup çekince kolayca ortaya çıkıyor bebek!..

Ağır çekimde düşünüyorum;
“Plofffrrff!..”
Neredeyse üç rakamla ifade edilebilecek bir ağırlık;
Ama neyse ki yumuşak!..

Yeğen mi?..
İnanın…
Aynen…
Sanki normal insanlara benziyor…
…..
Normal insanlara benziyor benzemesine ama;
2008 Olimpiyatlarının İstanbul’da yapılabileceğine inanıyor!..

Olimpiyat komitesi İstanbul’da idi malum…
Asıl merak ettiğim (engelli-maraton için transfer ettiğimiz) bakan Derviş ile kaç defa çarpıştılar havaalanlarında…
Ve kendilerinden istediğimiz 2008’i İstanbul’a verdikleri takdirde, 2008 İstanbul için kendilerinden KREDİ istemeyeceğimize ikna olabildiler mi?..

Yani “kollarından olmamayı” mı düşünüyorlardı bize titreyen ellerini uzatırlarken, bilmiyoruz…
Bunu yaza açıklayacakları raporlarından öğreneceğiz.
…..
Bir de şunu bilmiyoruz;
Doğar doğmaz üzerine oturulan kaç kişi yaşıyor bu ülkede, bizim yeğen gibi?..

———————————————————

Kabile

(Dünyada bu kadar duyarsız insanların yaşadığı hiçbir “kabile” yoktur, eminim!..)
…..
– Sayın kabilemin halkları!.. İmkânlarımız elverdiğince, hiçbir şeye zam yapmayacağız…
– Hıı, iyi!
– Bunca sene sonra enflasyonu tek sayılı rakamlara indirme rekoru kıracağız…
– Hıı, iyi!
– Belki alım gücün düşecek ama, azıcık sıkacaksın sen de dişini…
…..
– Hıı, iyi!
– Sayın vatandaşım işler tersine gitti, olamadı…
– Hıı, iyi!
…..
– Sayın vatandaşım, senin dişin zaten sıkıktı değil mi? İyi öyleyse; hadi seninle yeni bir rekor denemesi daha yapalım?..
– Hıı, iyi!
– Şimdi seninle, her hafta üç defa benzine zam yapmanın halk üzerinde ne gibi tesirler meydana getireceğini inceleyeceğiz…
– Hıı, iyi!
…..
– Hişt, sayın vatandaşım…
– Hıı, iyi!
– Umarım bir gün sen de gelirsin bu kabilenin başına da benim gibi…
– Hıı, iyi!
– … dilerim, senin de aynen benimkine benzeyen bir halkın olur…
– Hıı, iyi!

Sacayağı
Şu kenarda bir demir ayak, bu kenarda bir demir ayak, o kenarda bir demir ayak olur ve ortada ateş yanardı.
Buna ne derlerdi, sizin oralarda?..
Hahh;
Sacayağı, değil mi?..
…..
Şimdi, şu kenarda biri duruyor, o kenarda biri duruyor, bu kenarda biri duruyor;
Ortada millet yanıyor…
Buna ne diyorlar sizin oralarda?..
Safayağı değil mi?..


Stop
Muammer Erkul
27 Mart 2001 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir