Vapurlara tek başıma binmeye başladığımda kaç yaşındaydım, hatırlamıyorum. Ama küçüktüm…
Küçük olmak; boyu kısa olmak demek değil, biliyor muydunuz? Küçük olmak; kilosu hafif olmak da değil. Hatta küçük olmak; tükettiği yıl sayısının az olması bile değil…
Basacağı yeri fark edememek küçük olmak.
Küçük olmak; kendi önüne bakamamak, ileriyi görememek, geniş düşünememek, bilgiden nasip, tecrübeden ibret alamamak demek… Yarın ve öbür gün ve daha sonraları ve daha daha sonraları başına gelebileceklerden endişe etmemek demek küçük olmak…
Öyle değil mi?..
Yalnız bindiğim vasıtalarda işte küçük olduğum için tedirgin oluyordum hep, insanlara belli etmemeye çalışsam da…
Korkuyordum. Sanki beni alıp bir başka yerlere götürecekti bunlar. Sanki kaçırılıyordum…
Hele vapurlar…
Üsküdar iskelesinden baktığınız zaman Eminönü sol omzunuz üstünden seçilir ya… Ama bindiğiniz vapurun burnu, sağınıza doğrudur; yani kuzeye, yani Karadeniz istikametine doğru…
Bir çocuk iseniz, veya küçük, ya da tecrübesiz iseniz; kafanız karışabilir böyle zamanlarda. En iyisi sormaktır; güvenilir birine, ve fısıl fısıl dua etmektir "karşınıza doğru olanı bilen birileri çıksın da size yolunuzu göstersin" diye…
Ben, niye o yaşlarda yolara düşermişim, bilmiyorum şimdi. Hatta o yaşlarımdayken ben kendi oğlum olsaydım, sanırım kendimi salmazdım bile o mesafelere!..
Ama korkarken… Kalabalıkların, ve hiç tanımadığım insanların arasında; doğru yolu bulabilmek için dua ederken, ne öğrendim biliyor musunuz?..
İnsanların peek çoğunun, ilk bakışta göründüğü istikametlere gitmediğini, öğrendim!.. İzine bakıyordum ben vapurların, şaşkınlıkla. Sudaki izlerinden ve burun yönlerinden, benim de içinde bulunduğum vapur dolusu insanın kaçırıldığını sanıyordum.
Benim gibi küçük olanlar; gördüklerine takılıyor ve yanılıyorlardı çoğu zaman…
Ama büyükler; dalgayı, akıntıyı, görünmeyen ve akla gelmeyen dip akıntılarını, yine görünen yüzeyin içindeki anaforları, rüzgârı, diğer gemi ve vasıtaların seyrini, yolcu sayısı ve niteliğini, yük özelliklerini, meydana gelebilecek aksaklık ve muhtemel kazaları, yakıt durumunu, personelin tecrübesini, uyulması gereken adet, alışkanlık, talimat, kural ve kanunları… Hepsini birden düşünüp, muhakeme edip öyle bakıyorlardı…
Doğru olan da sanırım işte budur…
Bir vapurun köpükleri hangi yöne akıyor, dumanı ne tarafa doğru savruluyor, ve o an burnu hangi istikamete doğru dönük olduğundan da önemli olan; elbette, bu vapurun, acaba hangi iskeleye yanaşmaya çalışıyor olmasıdır…
Sizce de öyle, değil mi?..
Stop
Muammer Erkul
23 Mayıs 2003 Cuma