03.02 idi kırıldığında saatler [17 Ağustos 2000 Perşembe]

03.02 idi kırıldığında saatler

Yazmam gerekiyor… Ama ne yazabilirim?


 
İncecik bir vazo düştü yere…
Bir gül kırıldı orta yerinden!
İki minik çerçeve sarsıldı duvarda ve son kez dokundular biribirlerine…
03.02 idi kırıldığında saat!

Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Bebek kokan bir biberon düştü yere…
Sonra bir anne, süt kokan yavrusunun üstüne attı kendini…
03.02 idi kırıldığında saat!

Bir mektup kaldı… Yazılırken…
Orta yerinde.
Bir el kaldı sadece yıkıntıların üstünde.
…..
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Saat 03.02 idi saatler kırıldığında…
Ve çığlıklar karanlığın içindeki “daha siyah karanlıklara” gömüldüğünde.

Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Bildiğimiz mekânların çoğunda duruverdi zaman…
Sabahın 03.02’sinde kırılıverdi saatler;
Ezan okuyacak minare bulamadı müezzinler…
Ve kuşlar, konacak dam bulamadı!

Yazmam gerekiyor, biliyorum…
Ama, ne yazabilirim sizin bilmediğiniz?..
İşte yeni bir deprem…
İşte “yine” bir deprem.
Ama bu defa 03.02 idi kırıldığında saatler!..

Klibi çekilen yazı
(En özetini şöyle anlatabilirim:)
Marmara depreminin ilk görüntülerini dünyaya veren TGRT idi. Bu görüntüleri can havliyle çekip televizyona getirense gerçek bir “canavar” olan Halid Abay… (Bu işin yazıldığı kadar kolay olmadığına emin olabilirsiniz…)
O hafta, yukarıdaki yazımın yayınlanmasının ardından cep telefonum çaldı:
“Ben Halid Abay, izniniz olursa falanca yazınızın klibini çekmek istiyorum…”
…..
Klibin çekildiğini duyuyorum… (Hatta epey maceralı oluyor bu iş. Eğer Halid yazıp gönderirse yayınlarım sizlere de…) Ardından “A Takımı”nda yayınlanacağını duyuyorum… Ve yayınlanıyor da…
Ben şu bizim “meşhur kameraman”ı da orda görüyorum işte, Savaş Abi ile konuşurken…
…..
Ve o günlerin anısına yeniden yayınlamış oluyorum.

———————————————————

Tozlu defter
(Gölcük kaç yaşındaydı kim bilir… Ama Elif Akan ve Tuğba Kahyaoğlu onyedi yaşındaydı 17 Ağustos 1999 gecesi… Çok şeylerini yitirdiler o gece, çok şeylerini… Bir umutları kaldı yanlarında, bir de toza bulanmış defterleri…)

17 Ağustos Salı
Deprem oldu. Sabaha kadar enkazın önündeydik. Ayağıma basamıyordum, galiba kırıktı. Sabah Değirmendere’ye gittik. Ordan Bahçecik’e çıktık. Gece dışarda yattık. Sürekli depremler oluyordu.

18 Ağustos Çarşamba
Annemler bana ilaç vermişlerdi, uyuyup kalmışım. Annemler de Gölcük’e inmişler çok kızdım beni tekrar götürdüler Gölcük’e. Evin önünde makinalar vardı. Cemal abinin cesedi biz ordayken bulundu.

19 Ağustos Perşembe
Gece 3 sıraları haber geldi, Tüpraş patlayacak diye. Babaannemin Erdek’teki evine kaçtık. Yollar kırılmış bazı yerde, çok zor gittik.

20 Ağustos Cuma
Dedemler eşya toplamak için Gölcük’e döndü. Ben de gitmek istedim yollamadılar. Herkesle telefonla konuştuk. Selçuk, Elif İstanbul’a, Enez Uşak’a, Hanife Trabzon’a, Begüm Samsun’a gitmiş. (herkes kaçtı)
Haber geldi. Murat bulunmuş. Saraylı’ya gömülmüş. Canan Değirmendere’ye gömülmüş…

26 Ağustos
Haber geldi. Ayşın ölmüş.

27 Ağustos Cuma
Elif istanbul’dan Erdek’e geldi. Enkazdan çıkan fotoğraf albümlerimi getirdi.

29 Ağustos
Canan’ın doğum günü. Elif’le beraber ufak bir mevlid yaptık Canan’a… Bu sene doğum günü hediyemiz böyle oldu.
DEVAM EDECEK

Stop
Muammer Erkul
17 Ağustos 2000 Perşembe
 

1 Yorum

  1. Top yekün kırıldık o gece, ama sadece orada canı ve canları gidenler bilir bu acyı tekrar başımız sağ olsun.

    İLİRYA SEVEN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir