Akde bağlı hayvanlar [21 Şubat 2010 Pazar]


(Akit denen şey; “anlaşma, sözleşme, düğümleme, düğümlenme, karşılıklı bağlanma” anlamlarına gelir…)

Bizler, hayatımız boyunca derdinden kurtulamayacağımız bir “hayvanı” içimizde gezdirmek ama dışımızdan beslemek zorundayız! Bu zor işin en kolay yolu ise; birbirinden hoşlanabilen kişilerin akit, yani karşılıklı anlaşma yapmasıdır: “Ben senin hayvanını besleyeyim sen de benimkini besle!” Bundan akıllıcası hangi iş olabilir?
Fakat anahtarı eline almışsan kapıyı açacaksın!
Her ahırın hayvanı farklı iştah, güç ve hırsta olabilir, öğreneceksin. Çünkü onu açlıkta bırakmak, akitleştiğin sahibini çaresizliğe terk etmektir! (Bundan zevk alanlar ise, verdiği zulmün günahıyla beslenenlerdir!)

Kendi karnı acıkınca sofraya ekmek çıkarabilecek kadar zekâsı olan birinin; cebinde tuttuğu anahtarın mesuliyetini bilmezden gelmesinin mazereti ne olabilir?
Baban iflas edince, annen hastalanınca, birine kızınca, çeşitli sıkıntılar gelince elbette mutfağı kilitlemiyorsun!.. Bir fabrikaya müdür olmaya çalışman, maaşını geç alman, arabayla takla atman, elbette dert… Ama bu; sahibiyle anlaşma yaptığın ve cebindeki anahtarla hapis tuttuğun “hayvanın” ilelebet derdi değil!..

Beğenmediğin dağlılar, cahil gördüğün köylüler bile ilk önce şunu öğrenir: Boynunu bağladığın hayvanın boğazını doyuracaksın.
Anahtarı almakta mecbur değildin, ama istendiğinde kullanmak konusunda mesulsün!

Bizler, yani içimizdeki “hayvanı” dışımızda doyurmak zorunda olanlar. Bunun meşru yolu olarak da; “ben senin hayvanını besleyeyim sen de benimkini besle” diye akitleşenler… O mahlûk bizden hakkını alamazsa mesulüz, bu yüzden kaçıp sağa sola saldırırsa da mesulüz…
En fazla da, bu akdi yaptıktan sonra (farkında olmadan veya sinsice) perişan etmeye başladığımız “ortağımızın hakkı” var sırtımızda. Veya…
Acaba aklımız ne kadar başımızda?

Stop
Muammer Erkul
21 Şubat 2010 Pazar
 

 

4 yorum

  1. Muammer bey, yazınızı okudum. Ama ben şöyle anladım. Doğru mu anladım acaba. Evlilik müessesesi karşılıklı anlaşma, hoşlanmayla başlayan ama sonuçta bu hayat denen yolculukta bizim tek başımıza karşılayamadığımız ihtiyaçlarımızı birbirimize karşılatmaktır. Bir nevi karşılıklı alışveriştir. İki kişinin çıkarlarının birlreştiği bir yoldur. Ben senin hayvanına güzelce bakayım sen de benim hayvanıma güzelce bak ve gül gibi geçinip gidelim. Bu mu denmek istenmiş ben mi yanlış anladım. Sürekli bir okuyucunuz olarak yanıtlarsanız sevinirim. Allah’ a emenet olun.
    Kemal Kurşun

  2. Zaten islamiyetin buyruğunu gözetsek, üzerimizdeki hakları nasıl biliriz aslında. Buradaki haklar, karı-koca hakları olarak yorumlamak… O “mahluk” bizden hakkına alamazsa mesulüz, bu yüzden kaçıp sağa sola saldırırsa da mesulüz, sık sık örneğini gördüğümüz gibi… Bakış açını seviyorum… Olaylara yaklaşımını seviyorum… Kalbi safiyetini seviyorum… Hakk menbaından anlatmanı seviyorum… Seni çok seviyorum her yazınla biraz daha çok seviyorum…
    MF

  3. Sorumluluklarımızın, mesuliyetlerimizin biraz farkında olabilseydik onca yaşanan olumsuzluklar kötülükler olmazdı.
    Ben dünyanın çok kirlendiğini, çocuklarımın bunca kötülükle nasıl başa çıkacaklarını kara kara düşünmekteyim.
    Allah hepimize kolaylık versin.

  4. Vazife meselesi…
    Sen vazifeni ihmal edersen, ihmal etmeyen birileri bulunur!
    Sana ise, dizini dövmek kalır sonunda…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir