Çatalçeşme Sokak…
Cağaloğlu’nun en meşhur ve en renkli sokağı…
O olmasa geriye bir şeyin kalmayacağı, yayıncılık müzesi hükmünde üstü açık bir pasaj.. Veya en nadide anıların sergilendiği, gezmeye yürek dayanmaz bir galeri…
Ticarethane Sokak…
Çatalçeşme’yi Sultanahmet arenasına bağlayan, ona hayat veren nefes borusu…
Ve onların kesiştiği nokta… Benim, hayatın gerçeğiyle buluştuğum… Yapışıp kaldığım… Bir üç yol ağzı… Bir köşede Abdullah Cevdet’in karanlık İçtihat Evi… Altında tarihî bakkal…
Bir köşede ise Güle Güle Apartmanı…
“Güle Güle…”
İstanbul aşkımın çilehanesi…
Ayıp olur…
Burada anlatacaklarım benim hikayem dersem, Mustafa Asım Gök’e ayıp olur… Dürüstlüğün delilikle birleşmesi ve samimiyet olup karşınıza çıkması.
Mustafa Asım’dır o…
Aşağıda bizi görünce, binanın ikinci üçüncü katındaki pencerelerinden bağırır, bütün Cağaloğlu’nu çınlatırdı. Ya yanımıza gelirdi… Ya yanına çıkardık… Montaj masalarının arasında yediğimiz köfte-piyazların, içtiğimiz demli çayların hatırı iki cihanı kuşatır… Sevdikleri için insan gibi üzülür ve insan gibi sevinir…
Muammer’e de ayıp olur…
En az benim kadar dolaşmıştır o sokaklarda ve benim kadar yaşamıştır yaşanacakları…
Muammer Erkul…
Yüzünde gülücüklerle sevinme duygusunu tahrik eden, sohbeti lâzım adam… / Diyor Murat Başaran, daha elime bugün geçen; en çabuk biten ve bugüne kadar yayınlananlar arasındaki en sıcak kitabı “Tezgâhın Üstünde İstanbul”da…
Bölümün devamında, beş altı ismi daha anlattıktan sonra Murat;
Bu isimler var ya…
Eğer isteselerdi, şimdi herkesin ezbere bildiği isimler olabilirlerdi…
Sadece hayatın tadını, “adam” gibi yaşamayı ve gece “huzur” içinde uyumayı tercih ettiler… / Diyerek kitaba devam ediyor…
Yolumuzun uzun kısmını Murat’la beraber yürüdük biz…
Dönme dolaplara bindik, birbirimizin balonlarını patlattık, beraber yazdık, beraber yüzdük, beraber gezdik…
Ağlarken neye benzediğini biliriz birbirimizin, ve köpekten kaçarken, ve yeni uyanmışken ya da günlerce uyumamışken, ve patlayacak kadar doymuşken ya da günlerce kuru ekmek veya simitle geçiştirmişken…
…..
Ve günün birinde…
Bir bakıyorsun ki; sümüklü bir velet hatıralarını yazmış, sanki yapacak başka işi olmayan bir yayınevi de bunları basmış…
Ve o gün, bir bakıyorsun ki; sen de hatıralara karışmışsın!..
Vay be, demekten başka bir şey de gelmiyor elinden!..
Bu kitap; İndependenta’dan 90 numaralı otobüse, ve Draman’dan Eyüp mezarlığına kadar sanki bir gül dikeni çizgisi bıraktı içimde, cıyır cıyır acıttı içimi…
…..
Bu kitap, yepyeni ve farklı bir Murat Başaran kitabı; TEZGAHIN ÜSTÜNDE İSTANBUL. Timaş’tan…
Bu kitap, okuduğunuza değecek!..
Stop
Muammer Erkul
27 Mart 2005 Pazar