Alkış ve yankısı [11 Mayıs 2006 Perşembe]

Haberlere konu oldu, izlemişsinizdir;
Evlenmek üzere olan iki çocuk, nikâhlarına gelen davetlilerin gözleri önünde, gelinlik ve damatlıklarıyla tutuklandılar…
Kimdi bu çocuklar, ki; sadece düğünlerinde söylenecek şarkı-türkü-çalgı-eğlence bedeli olarak, sıradan bir işçinin 10 senelik maaşı kadar parayı gözden çıkarmış, anlaşma yapmışlardı?..
Ne kazanıyordu bunlar, ki; yaşıtları beslenme çantaları, su şişeleri ve sırt dolusu kitap-defterle ilköğretim okullarına giderken… Onlar, çoğu kimsenin hayal bile edemeyeceği evleri lüks eşyalarla dolduruyor… Ehliyet almaya yaşları tutmadığı ve pedallara ayakları yetişmediği için kendilerinin kullanamadığı en pahalı arabalarına biniyorlardı?..

Yine sıkça haberlere konu oluyor, mutlaka rastlamışsınızdır;
Çanta çalarken yakalanan 8-10 yaşındaki küçücük kız çocukları, onuncu defa, yirminci defa, belki kırkıncı defa tutuklanıyor… Ve polisin kolunun arasından, kameraya doğru “yakında çıkacağım ve gene çalacağım” diye bağırıyorlar…
Bu çocuklar 10 defa, yirmi defa yakalanıp emniyete götürüldüyse, acaba kaç defa “yakalanamadı” tahmin edebiliyor musunuz?..

Herkes diyor ki biri birine: Kim bu çocuklar?
Halbuki “kim bu çocuklar” sorusundan çok daha önemli olan soru ne, biliyor musunuz?..
Kimin çocukları bu çocuklar?..
…..
Her çocuk;
Kendisini alkışlayanın çocuğudur!..

Bir çocuk yumurta çaldı diye alkışlanırsa tavuk, tavuk çaldı diye alkışlanırsa koyun, koyun çaldı dile alkışlanırsa inek, inek çaldı diye alkışlanırsa sürüler çalar… Yaptığını hırsızlık bilmez ki artık; başarı bilir, göğsü kabarır!
Bir çocuk besmele söylediği için alkışlanırsa Fatiha’yı öğrenir, Fatiha okuduğu için alkışlanırsa hafız olur…
Bir çocuk deneyleri, merakları için alkışlanırsa bunların içindeki, altındaki, üstündeki sırları merak eder. Yine alkışlanırsa bunların altını ve üstüne kurcalamaya başlar, ilim adamı olur…
Okullar işte bunun vardır; okuyup yazmayı sevdirmek, istekleri kontrol altında tutmak, iyi örnekleri göz önüne getirip ufuk açmak, yönlendirilmiş merakları kamçılamak, kategoriler belirleyip bunları kendi aralarında yarıştırmak, grup psikolojisi içinde arzu edilen nesiller yetiştirmek, çağın ilim ve teknik seviyesine göre bunları eğitmeğe devam etmek…



Kaç okul töreni izlediğimi hatırlamıyorum…
Son izlediklerimden biriydi: Bayat, heyecansız, kısa tutulmaya çalışılan bazı konuşmalar yapıldı… Acemice hazırlanmış piyesler sahnelendi, bir iki çocuk birkaç şiir okudu… Ardından çiftetelli havası çalmaya başladı ve bir grup kız çocuğu mahalli kıyafetlerle sahneye fırladı. Oyun bittiği zaman duyduğum alkış, şu ana kadarki alkışların toplamıncaydı.
Bunun arkasından tango başladı…
Sonra ne mi oldu? Gördüğünüz gibi yerimiz bitti. Yarına kadar sabredin, ne olur!..

…….

(NOT: Geçtiğimiz hafta içinde, mandalina.tv sitesinde; “Aşka isim koymak”, İçimden geçmeseydin” ve “İsimsiz” adındaki üç yazımız yayınlandı. www.mandalina.tv adresinden ulaşıp okuyabilirsiniz..)

Stop
Muammer Erkul
11 Mayıs 2006 Perşembe

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir