(Halime Gürbüz’den "pembe zamanlar", Muammer Erkul’dan "pembe gülücükler"; hayatı tozpembe göstermek için elinizden geleni yapıyorsunuz gazetenizde. Tamam da, hayat sizin söylediğiniz gibi pembe değil ki, başka renkleri de var. Biraz da gerçekleri yazın; acıları, aldatılmışlıkları, kandırılmışlıkları…)
……….
Yüz yazardan 98’i sizin söylediklerinizi yazmıyor mu zaten? Veya hayatın yüzde ikisi bile iyilik, güzellik, sevgi, hoşgörü değil mi?..
Veya şöyle diyelim;
Gül koklayan minyatürdeki kişi değil mi Bizans’ın surlarını deviren ve hem de hocasının tahta kapısının eşiğinde ağlayan?..
Yani gencecik Sultan Mehmed Han’ı "Koca Fatih" yapan bunlar değil mi; ve sevgisi, hoşgörüsü değil mi Attila’dan, Cengiz’den, Hitler’den, Stalin’den ayıran?..
Aynalara dikkatle baksanız görürsünüz kendi gözlerinizde bile; çünkü her gözün gördüğü, her ruhun emdiği pembeler vardır ve diğer renkler!..
Küçük bir çocuk size ilk seslendiğinde bu satırlarımı hatırlayın ve ilk kuş sesi duyduğunuzda… Yüzünüzü okşadığında bir rüzgârın yumuşak eli, veya saçınızla oynadığında… Bir papatyanın, bir hanımelinin veya sarı ve kocaman bir ayçiçeğinin açtığını gördüğünüzde,,, yahut bu sabah da güneşin doğduğunu fark ettiğinizde… Yorulup derin bir soluk aldığınız zaman, ciğerinize bu kadar havanın nasıl ve ne güzel dolabildiğini hissettiğinizde… Bu ülkede ve bu ana babadan doğduğunuzu hatırladığınızda…
Ve hatta canınızı sıkan başka şeylerin acısını bambaşka kişilerden ve bambaşka şeylerden ve bambaşka şekillerde çıkarmaya çalıştığınızı fark ettiğinizde, yine bu satırlarımı hatırlayın…
Ve sonra lütfen, şu tavsiyeme kulak verin: Hayatın bütün renklerine bakın, ve bütün lezzetlerine…
Biz, hayatta sadece pembe olduğu için pembelere bakmıyoruz…
Biz; hayatta "PEMBELER DE" bulunduğunu hatırlayıp, hatırlatmaya çalışıyoruz insanlara…
Sizinki gibidir bizim de aynen hayatımız…
Sizin çektiklerinizi aynen biz de çekeriz; sizlerin de aynen bizim kadar mutlu olduğunuz gibi…
Ama biz, "bu tarafından" bakmayı tercih ederiz hayata…
Yola bakan bir pencere önündeki saksıda uzun zamanda yetiştirilmiş bir güzel çiçeğin boynunu;
"Benim canım sıkılıyorken bu neden böyle gülümsüyor" diyerek kopartırsak, ve kaldırıp çöpe atarsak biz ne kazanacağız, veya kim ne kazanacak?..
Sizin yazdıklarınıza kızmış, veya size değer vermemiş olsaydım, sizin için hayatımın şu son saatini verir miydim dersiniz?.. Ama biliyorum ki, siz; kalbinde beyazlıklar, yüreğinde pembelikler olan birisiniz…
Bize yazmış olmanız bunun ispatıdır…
Söylediklerinize aynen katılıyorum; dünya kapkara, kasvet dolu, zulüm içinde bir yerdir…
Ama… Ama bu dünyada çoook beyazlıklar, pembelikler, yeşillikler, ve diğer renklerin bulunduğu ferah adacıklar vardır…
…..
Hoş geldiniz!..
Stop
Muammer Erkul
27 Temmuz 2003 Pazar