Onun hikâyesi; “Ağustos böceği çaldı saz, bütün yaz. Derken kış da geldi çattı, bizimkinde şafak attı!..” diye uzar gider ya… Peki özeti nedir bu şiirin?
Bir sonuç elde etmek istiyorsan, onun için çalışman gerekir. Hiçbir şey yapmadığın konudan hangi gelişmeyi bekleyebilirsin ki?..
“-Karınca kardeeeş, üşüyorum ve karnım aaaç!..”
Buraya kadarı hikâyenin böcek kısmıydı. Peki ya “insanı” koyarsak merceğin altına acaba manzara nasıl görünür?
Ömür boyu bir işin ucundan tutmayacaksın; fakat çalışanların bütün imkânlardan yararlanmak ve hatta emekli ikramiyesi almak isteyeceksin!
Yatmadan önce dişlerini fırçalamayacak… Hatta bir macun ve fırçaya bile sahip olmayacak; ama sabah kalktığında, dişlerini pırıl pırıl görmeyi umacaksın!
Örnekleri çoğaltmaya lüzum yok; çünkü ben aslında çocuklardan bahsedeceğim…
Elbette herkes mükemmel çocuklara sahip olmak ister, öyle değil mi?
Peki bir çocuğun hayal edilen noktaya doğru ilerlemesi için ne yapmak lazım?
Veya sabah aynada dişlerini sapsarı gördüğün zaman suçluyu nerede arıyorsun?
Sıkı durun şimdi, sarsılmayın:
Televizyonlar sizin çocuğunuzu, sizin için; “sizin istediğiniz şekilde” yetiştirmiyor ve yetiştirmeyecek! Ve sadece televizyonlar değiiil, uyanın…
Şaşırdınız mı? Herkes, sizin çocuğunuzu; “kendi istediği gibi” şekillendiriyor ve şekillendirmeye devam edecek. Siz, herkesin; “sizin istediğiniz biçimde” çocuk yetiştirmesini isteseniz de!..
Kimin haklı olduğunu bir yana bırakalım! Çünkü şimdi şu soruya cevap bulmanın vaktidir: Sizin çocuğunuz kimin istediği şekli alacak? Program yapımcılarının, sinema yönetmenlerinin, magazin muhabirlerinin mi?.. İsminden başka hakkında hiçbir şey bilmediğiniz kimi öğretmenlerinin mi, sehpada bıraktığınız gazetelerin mi, mahallede buluştuğu arkadaşlarının mı istediği şekli alacak? Yoksa daha da kötülerinin mi?..
Şu yakınmayı iyi dinleyin ve anlayın şimdi:
“Yatmadan evvel ovmadım diye dişlerimin sararması şart mıydı yahu!..”
Stop
Muammer Erkul
17 Ekim 2008 Cuma