Babana niye kızıyorsun ki, veya annene?..
“Ayyaşın kızı” olarak anılmak ister miydin, veya “filanca kadın”ın oğlu?..
…..
Onların önünde, senin bu isimle hatırlanmanı sağlayacak durumlar oluşmuştu ama, biliyor musun?.. Onlar, bunu kendi elleriyle geriye ittiler; çünkü kendi yarınlarını… Kendi evlatlarını düşünüyorlardı;
Yani seni!..
…..
Senin, kendini şu ankinden daha kötü hissetmemen için onlar düşünüyordu ve hâlâ düşünüyorlar da…
Sen de bunları düşünüyor musun?
Babana niye kızıyorsun ki, veya annene?..
Unutma ki, onların elinde; seni, hayatının sonuna kadar yıkasan çıkmayacak lekelerle boyayacak “yeni bir fırsat daha” var…
Hem de her zaman!
Ama onlar her zaman, seni hep, suyun üzerinde tutmaya çalışıyorlar…
Değil mi?..
…..
Öyleyse birazcık ıslanman, birazık üşümen o kadar da önemli değil…
Ne dersin?..
Yani; babana veya annene niye kızıyorsun ki?.. Eğer hâlâ hayattaysan!..
———————————————————
“Güncel kalası” hatıra
Çankaya yolumu kesmeyin!..
(LIEGE, 01.05.2000)
31.12.1992 günü İstanbul TRT stüdyosunda, “4 X 21 DOLUDİZGİN” programının o akşam yayına girecek olan bölümünün son kısmını çekiyorduk. Konuklarımız Sayın Turgut ve Semra Özal çifti idi.
Her zamanki gibi (!) platomuzda gecikme vardı ve misafirlerimiz bu bir saati çook çok aşan sürede sabretmeyi güler yüzleriyle kabul ettiler. Haliyle kendilerine nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyorduk. Barış çekim stüdyosunda, Lale ise resim seçim odasında idiler. Konuklarımızı çay ve kuru bisküvi ile ağırlamak görevi bana düşmüştü.
Zamanın Cumhurbaşkanı ve sayın eşiyle geçirdiğim bu bir saati aşkın sürenin yaşantımın en önemli anılarından biri olacağını o an bilemezdim doğrusu.
…..
O gün Turgut bey bana, tasarlamakta olduğu yeni “Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu”ndan söz ederek kısaca şöyle demişti:
…..
“Gelecekte halkın doğrudan seçtiği başkan sistemini getirmek istiyorum ülkemize… Biliyorsun bu sistem Fransa’da uygulanıyor ve orada halk doğrudan doğruya kendini temsil edecek olan Başkan’ını seçiyor. Bu sistemde vatandaşın sevgisi, saygısı ve güveni ön plana çıkıyor. Belki Büyük Millet Meclisi beni ikinci kez seçmeyebilir, ama halkım beni seviyor ve bana güveniyor; aynı görevi bana yeniden verir…
Ayrıca bu kanun Barış’ı da Cumhurbaşkanı yapar ama bana söz vereceksiniz, ilk seçime kardeşin girmeyecek yoksa bana erken emekli olmak düşecek!..”
…..
Gerçi kendileri daha önceleri birkaç kere Barış’a Dofen’i (Dofen, yazılışı “Dauphin” Türkçe karşılığı “Yunus balığı” aynı zamanda Fransa’da Kral’ın büyük oğluna, Veliaht’a takılan sıfat) gözüyle baktığını ifade etmiş, hatta Köşk’teki bir davet sırasında da Sevgili Kaya Toperi ağabeyimiz Cumhurbaşkanımızın bu görüşünü tekrarlayarak Barış’la Lale’ye protokole göre nerede ve nasıl duracaklarını bir ders şeklinde anlatmıştı…
…..
Bu olaydan bir yıl kadar önce, Ankara’da, Tevfik Fikret Lisesi “Dünyada Türkçe-Dünyada Fransızca” konulu ve iki gün süren bir bilimsel şölen hazırlamıştı. Barış konuşmacılar arasındaydı. Devrin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel de açılışın şeref konuğu idi. Biz, annemizle beraber kızkardeşimiz İnci’nin Çankaya’daki evinden zamanlıca çıkmış, bir taksiyle Atatürk Bulvarı üstünde bulunan toplantı yerine gidiyorduk. Başbakan geçecek gerekçesiyle bir ara yollar kapandı. Taksimiz uzunca bir müddet beklemek zorunda kaldı ve haliyle salona Başbakanımızdan sonra girebildik…
Doğal olarak ilk yapmamız gereken şey kendilerinden özür dilemekti.
Barış bu görevi, Sayın Demirel’i de çok güldüren şu sözleriyle yerine getirmişti:
“Çankaya’dan inerken yolumu kestiniz, bari lütfen çıkarken kesmeyin!..”
…..
Sanırım kardeşim yaşasaydı, bugünlerde herhalde onun da adı geçerdi “Cumhurbaşkanı Adayı” olarak…
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Barış&Sevgi Derneği
Savaş Manço
…..
Şimdi de “yorum” mu?..
Yorum yok!.. Ama, belki bir soru sorabilirim; o da ancak, eğer çok istiyorsanız:
…..
Bizim bünyemize “cuk” oturacak bir elbise olan başkanlık sisteminin, bugün bu ülkede hâlâ tartışılır kalmasına sebep olan…
Bu ülkede, bu ülke halkına rağmen… “Bu ülke halkı için” diyerek, ama bu ülke halkına karşı “demokrasi” yapmaya kalkışan “birilerinin”, gizlemeye çalışsalar da içlerinde yaşattıkları “halk korkusu”nun ne kadar büyük ve derin olduğunu bilmeyen kaç kişi var acaba bu ülkede?..
Hıı?..
Stop
Muammer Erkul
24 Mayıs 2001 Perşembe