Ben, o çocukları çok sevdim [18 Mart 2000 Cumartesi]

Ben, o çocukları çok sevdim

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yaşayan çocukların durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.
Öğrencilerin hemen hepsi bu 200 erkek çocuğun gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.

Bundan tam yirmibeş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler, bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176’sının olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma şansı oldu.
“O şartlarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” Sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı:
“Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde.”

Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı.
Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hâlâ dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Yaşlı kadına merakla; bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.

Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
“Çok basit, dedi.
Ben o çocukları çok sevdim.”
(Anonim)

——————————————————-

Özlü sözler
“Yenilgi eğitimden başka bir şey değildir.”
Wendell Philips

“En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir.”
Euripides

“En büyük zafer insanın kendine hakim olmasıdır.”
Platon

“İnsanlar her zaman kahraman olamazlar ama her zaman insan olabilirler.”
Benjamin Franklin

“Öl ve ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir misafirsin karanlık yeryüzünde.”
Goethe

“Psikolog, güzel bir kız gördüğünde kızı değil, ona bakanları inceleyen adamdır.”
I. Merlost

“Para her şeyi yapar, diyen adam para için her şeyi göze alan adamdır.”
Benjamin Franklin

“Bir aile ile bir krallığı yönetme arasında pek büyük bir fark yoktur.”
Montaigne

“Sakın ahlak kurallarını çiğnemeyin çünkü öcünü çabuk alır.”
Tolstoy

“Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa, kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır.”
Tolstoy

“Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar kötüdür.”
Platon

“Sevgi her zaman karşılık görür, kin de…”
Dostoyevski

“Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bir peşin hükmü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zor.”
Einstein

“Bâtıl inanış, zayıf kafaların dinidir.”
Platon

“En iyi hükümet bize kendimizi yönetmeyi öğretendir.”
Goethe

“İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız ondan hiç bahsetmeyin.”
Balzac

“Kardeşlerimi Allah yarattı, fakat dostlarımı ben buldum.”
Goethe

“Allah bile insanlar hakkındaki hükmünü ömürleri sona erdikten sonra veriyor da, biz aciz insanlar kim oluyoruz ki onları, birkaç kez görmekle, haklarında iki-üç yazı okumakla, birkaç dedikodu dinlemekle haklarında hüküm verebiliyoruz?..”
Dale Carnegie

“Biri size; dürüst insan diye bir şey yoktur, derse o kişinin bir düzenbaz olduğuna inanın.”
George Berkeley

“Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.”
Tolstoy

“Yarışı kazananlar, daima yavaş ve devamlı gidenlerdir.”
Aesop

“Bir problemin güç olduğunu söyleme; eğer o güç olmasaydı zaten problem olmazdı.”
F. Foch

“Söylemek bir şey, yapmak da başka bir şeydir.”
Montaigne

“Gülümsemek insana mahsustur.”
Rabelais

“Hayatta en önemli şey kazançlarınızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur.”
William Bolith

“Mide ülserlerine yedikleriniz neden olmaz. Ülserler sizi yiyenlerden oluşur.”
Dr. Jozeph Montague

Masal
Evvel zaman içinde muhteşem bir hükümdarın dünyalar güzeli bir kızı varmış.
Kız evlilik çağına gelmiş. Kimseleri beğenmezmiş. Ne kralların oğulları, ne vezirlerin oğulları, ne zengin tüccarların oğulları… Kız herkese burun kıvırıyormuş.
Bu ülkede yakışıklı ama fakir bir genç de istemiş bu kızı. Tabii ki rededilmiş. Bir müddet sonra bu genç başka bir ülkeye gitmiş, çalışmış. Çok zengin olup yıllar sonra ülkesine geri dönmüş. Ve kendisini reddeden bu kızı da görmek istemiş.
Sormuş soruşturmuş, kızın evini öğrenmiş.
Gitmiş evin önünde beklemeye başlamış. Derken kapı açılmış ve çirkinler çirkini bir adam çıkmış kapıdan. Üstelik yaşlı, kel ve göbekliymiş de…
Adam gittikten sonra bizimki kapıyı çalmış. Kız açmış kapıyı. Yakışıklı genç, neden bu kadar çirkin bir adamla evlendiğini öğrenmek istemiş. Kız da onu evin arkasında bulunan muhteşem bir gül bahçesine götürmüş ve;
“Sorunun cevabını öğrenmen için bu gül bahçesindeki en güzel gülü bulup bana getireceksin, demiş.
Yalnız bir şartla. Bahçede ilerlerken asla geri adım atamazsın.”
Tamam demiş genç adam ve işe koyulmuş. Demiş ama, tam en güzel gülü gördüm derken, başka bir güzel gül görüyormuş. Tam o güle elini atacakken başka güzel bir gül… Tam onu koparacakken daha da başka bir güzel gül. Bir bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş, geriye de adım atması yasak!..
Sonunda bahçenin en ucunda boynu bükük çirkin bir gül kalmış…
“İşte, demiş hükümdarın kızı. Anladın mı şimdi niye bu adamı seçtiğimi?”
(Anonim. Gön: D.B.Nohutcu)

Stop
Muammer Erkul
18 Mart 2000 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir