Çocukluk işte; Gözüme sokulan, burnuma dayanan ve bana “gık” dedirtilen şey, kişi veya olaylardan uzak kalmaya meyilliydim…
Çocukluk işte;
Neden bazılarının hep iyi, her zaman güzel, her şartta mükemmel olduğunu ve bazılarının da hep kötü, her vakit çirkin, her şartta rezil, berbat ve aşağılık olduğunu “anlamaya” çalışırdım…
Çocukluk işte;
Hiçbir taşın “yerine” oturmadığı yıllar!..
Siz de benzer duygular yaşadınız belki de.
Ama biri, anlattıklarımın dışında kaldı.
Yıllar ve yıllar boyu ne zaman Halide Edip Adıvar’ın resmini görsem, hep, beni ilkokulda üç sene okutan rahmetli Sabiha Yetim öğretmenimi gördüm… Yüz, gözlük ve kıyafetleri biribirlerine çok benziyordu.
Bugün bile Halide Edip’i her gördüğümde içim sızlar, öğretmenim gelir aklıma.
Siz de hatırlar mısınız öğretmenlerinizi?..
Önümde sabahtan beri ansiklopediler yığılı. Grolier International Americana, Gelişim Hachette, Büyük Larousse ve Dictionnaire Larousse… Hepsinin de “Adıvar” maddesini içeren birinci ciltleri.
Neden taktım şimdi ben bu maddeye?..
Öğretmenimi özledim!
Siz de özler misiniz öğretmenlerinizi?
Yüzleri, gözlükleri ve giysileri benzeşirdi ikisinin de…
Ayrıca ikisi de öğretmendi.
Öğretmenler; “manevi” şahsiyetleriyle de “öğretmeye” devam edebilirler.
Ben, ikisinden de, bugün bile yeni bir şeyler öğrendim. Darısı okuyanların başına…
Halide Edip; hepinizin bildiği gibi pek çok romanlar yazmış, eserler hazırlamış… Ödüller almış ve işlediği konular sinemaya aktarılmış, televizyon dizisi olmuş… Kitapları pek çok dile çevrildiği gibi, pek çok ülkeye de konuşmacı olarak çağırılmış bir Türk romancısı.
Önümdeki bir ansiklopediye göre 1884, üç ansiklopediye göre de 1882 yılında İstanbul’da doğup, 1964 yılında vefat etmiş…
Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirmiş 1901’de. Lise hocalığının yanı sıra Darülfünun’da Batı edebiyatı okutmuş. İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine İstanbul’da düzenlenen mitinglerde heyecanlı ve etkili konuşmalar yapmış (Mayıs 1919). İstanbul işgal edilince eşi Adnan Adıvar ile birlikte Ankara’ya geçerek Kurtuluş Savaşı’na katılmış. Onbaşı, çavuş, başçavuş (üst çavuş) rütbeleriyle cephelerde görev yapmış. Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra, eşi ile birlikte tek partili rejimle bağdaşamadıkları için Türkiye’den ayrılıp dışarıda yaşamışlar (1926-1939). Bu süre içinde ABD ve Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde Türk edebiyatı dersleri vermiş. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü olmuş (1940).
1950 yılında ise adaylığını koyduğu İzmir’den milletvekili seçilmiş ve 1954 yılına kadar TBMM çatısı altında kalmış.
Deminden beri, özellikle de şu Dictionnaire Larousse’daki fotoğrafına bakıp durmaktayım Halide Edip’in…
Elinde konuşmasının notları ve sol eliyle de başörtüsünden taşan saçlarını düzeltirken kürsüde çekilmiş bu fotoğrafı ne kadar da benziyor benim ilkokul öğretmenime…
Hayret!
Stop
Muammer Erkul
03 Mayıs 1999 Pazartesi
“Dictionnaire Larousse”u kim unutur ki…
Güzelyazı teşekkürler paylaşım için.
Bazı öğretmenlerimi unuttum gitti ama bazılarını hiç unutamadım. Hatta birini hala cok özlüyorum, konuştuğum eski okul arkadaşlarıma soruyorum gören var mı, diye her seferinde Turkiye’ye gittiğimde. Gidip görmek, ona hediyeler almak, sevindirmek isterdim. Galiba o da ben gibi facebook’a karşı olanlardan ki kendileri yok oralarda. Hep aradığımda CHP baskanı İsmet Baykal çıkıyor :)) Cunku ismi İsmet Baykal :)Öğretmenliğinden önce her zaman SEVGİSİNİ KOYARDI işine, ALLAH RAZI OLSUN İSMET BAYKAL HOCAMDAN.
Denizli Cumhuriyet Lisesi’nde matematik öğretmeniydi. Yıllar sonra onun bana ne öğrettiğini değil onun bana nasıl davrandığını SEVGİSİNİ hatırlıyorum. Bu butun ogrenciler icin gecerlidir. Ogretmenlerimizin bize ne ogrettigini degil nasil davrandiklarini hatirlariz hep. O guzel yuzlerini, tatli sozlerini. O yuzden sevgili ogretmenler lutfen sevginizi asla eksik etmeyiniz…
Selamlar.