Bir daha düşünmek
Bazılarımız ciddi ciddi anne ve özellikle de babalarının hatalarına konsantre olmuş durumda. Onların kusurlarını aramak, onların açıklarını yakalamak ve eleştirilecek bir taraflarını bulup onları yerin dibine sokmak için kendilerini paralamakta…
Şimdi bir dakika düşünmekte yarar var…
Onlar… Yani sizin anne ve babalarınız hiçbir şeyi doğru dürüst yapmamış, yapamamış olsalar bile sizin gibi bir evladı kazandırmışlar bu dünyaya…
İşte bu “kazandırılmış” evlatlar, bazen bakış açılarını şaşırıyor galiba…
İşin en enteresan tarafı ne biliyor musunuz?
Bizler, öğretiyoruz…
Kendi çocuklarımıza;
Ebeveynlerin, yerlerin dibine nasıl sokulması gerektiğini(!)..
Yani, bizlerin…
Yani kendimizin!
Babalarımız bizlerden yirmi-otuz sene önce geçti bizim yaşımızdan…
Babalarımız bizim yaşımızdayken internet, cep telefonu, televizyon, gazete ve hatta kitap bile yoktu herhalde…
Onlar hiç uçağa binmemiş kişilerdi bizim yaşlarımızda iken…
Acaba bizler;
Şimdi…
Onların bizim yaşımızda iken sahip olduklarıyla, bizim şu an sahip olduklarımızı değiştirip, anne ve babalarımızla ondan sonra konuşmaya razı olur muyduk?..
Galiba, her zaman “bir kere daha” düşünmekte yarar var.
Bu da, sanıyorum herkes için daha faydalı.
——————————————————–
TV ile 1095 saat
Büyük emekler ve yüksek fiyatlarla ele geçen bir nimetin değerini herkes takdir eder. Fakat hiçbir fiyat ödemeksizin doğuştan sahip olduğumuz nimetler, dünyadaki her şeyden daha değerli olmalarına rağmen, layık oldukları itinayı nedense görmezler. İşin en garip tarafı da, bu nimetlerin en değerlisinin, en hoyrat bir şekilde israf edilmesidir. Bu nimet sayılıdır, sınırlıdır, her an hızlanan bir tükenişle eriyip gitmektedir ve bir daha da geri gelmemektedir.
Zaman, hiçbir zaman tekrar ele geçmez.
Zaman deyince, onun en büyük düşmanı, ister istemez akla geliyor: Televizyon.
Bu cihazın ömrümüze maliyetini hiç hesapladınız mı?..
Gelin, beraber hesaplayalım.
Birinci soru: Günde kaç saatiniz televizyon başında geçiyor? Ortalama -belki de iyimser- bir hesapla 3 SAAT diyelim. İlk başta pek ürkütücü gelmiyor. Ancak günler damlaya damlaya hafta oluyor, ay oluyor, yıl oluyor, sonunda bir ömür olup, bitiyor.
…..
Eğer televizyonun günde 3 saatten, bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder.
Bu da gecesiyle, gündüzüyle 45 gün demektir.
Harcanan bunca zamandan arta kalan; vurdulu kırdılı, yalanlı dolanlı dizilerin, ve boş gevezeliklerin izleri… Belki araya tesadüfen bir iki bilgi kırıntısı da girmiş olabilir; ama bunun da fiyatı herhalde 1095 saatlik insan ömrü değildir!.. Ve olmamalı da.
…..
10 Dolar için, dolu dolu 8 saatlik mesai ile 5,5 ay çalışır mıydınız?
Şimdi ikinci bir soru: Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat, bize neler kazandırabilirdi?
Bu rakam, bir öğrencinin bütün bir öğretim yılı boyunca gördüğü ders saatlerinden daha fazladır. Demek ki en azından kayıp bir öğretim yılı var orta yerde.
…..
1095 saat içerisinde, bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür. Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor. Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okuyuşla, 25 bin sayfalık kitabı bu müddet içinde bitirmeniz mümkündür. Hızlı okuyanlar ise bu rakamı yüz binlere çıkarabilirler.
Burda verilen hesapları tekrar kontrol etmenizde fayda var. Olur ya, yanlış yazma ihtimalimiz elbette mevcut.
Ama bu rakamlar ve hesaplar doğru çıkıyorsa, başka hesapları tekrar gözden geçirmekte fayda var.
Değil mi?..
Nurgül – ABD
Stop
Muammer Erkul
07 Haziran 2000 Çarşamba