Bir gün doğdu çığlık çığlığa veya sen vardın
Her şey… Her şey tersineydi. Ve her şey… Her şey durmuştu o an.
Hiçbir şey… Hiçbir şey kıpırdamıyordu o sıra; inanılmaz hızla çarpan kalbi ve ebeden başka…
Her şey… Her şey duruyorken kıpırtısız ve her şey, her şey tersineyken; tersine bir şaplak yapıştı…
Çığlık çığlığa bir gün doğdu!
Çırılçıplak, bakakaldım…
İçimde acılar dinince…
Çarçabuk temizlenince ve anneme verilince, sustu çığlıklar…
Bazı şeyler kıpırdıyordu artık, takip edemesem de. Ve artık her şey tersine de değildi.
Ama ben, bir gün doğumunda yoruldum;
İlk günümün doğumunda…
Uykuya daldım.
Seni gördüm, dersem yalan olur…
Ama; “görülecek rüyam bile yoktu” dersem de…
Yalan olur olmasına da belki… Yalan olabilirse bir şeyler, yalan olmayan pek çok şeyler de olabiliyor!
Öğrendim ki; bir “dünüm” bile yokken henüz… Tecrübem, hatıram yokken… Görülecek bir rüyam bile yokken, “görülecek rüyalarım” vardı…
Bir dünüm yoktu ama, yarınlarım vardı.
Yaşanmış dünüm yoktu ama, yaşanacak yarınlarım vardı.
Görülecek rüyalarım bile yokken henüz görülecek rüyalarım vardı.
Ve yarınlarımda bir rüyam vardı; benim rüyamı gören…
Sen vardın!
Gün doğarken bana çığlık çığlığa…
Yahut ben güne doğarken; çığlığın bile ne olduğunu bilmeden.
Solumayı, bakmayı ve görmeyi bilmeden…
Her şey ters olduğu halde, neden her şeyin ters olduğunu bilmeden…
Görülecek bir rüyam bile yokken, hatta rüyaların bile ne olduğunu bilmeden…
Biliyordum!
Biliyordum ki; bilmediğim bir şeyler vardı…
Yarınlar vardı…
Rüyalar vardı…
Sen vardın.
——————————————————–
Öğrendim ki; Nelere sahip olduğun değil, kiminle olduğun önemli…
İlahi
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu,
Çıkmış İslâm bülbülleri
Öter Allah deyu deyu
Salınır Tûba dalları,
Kur’an okur hem dilleri,
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyu deyu
Altundandır direkleri
Gümüştendir yaprakları
Uzadıkça budakları
Biter Allah deyu deyu
Aydan arıdır yüzleri
Misk ü amberdir sözleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyu deyu
Hakk’a âşık olan kişi,
Akar gözlerinin yaşı
Pür-nûr olur içi dışı
Söyler Allah deyu deyu
Miskin Yunus var yarına
Koma bu günü yarına
Yârın Hakk’ın divanına
Varam Allah deyu deyu
Yunus Emre
Nasıl isen öyle gel!
Nasıl isen öyle gel; süslerinle oyalanma.
Eğer örülü saçların çözüldüyse, eğer saçlarını ayıran çizgi düz değilse ve eğer yeleğinin ipek püsküllü kordelaları henüz bağlı değilse, aldırma.
Nasıl isen öyle gel, süslerinle oyalanma.
Çimenlerin üstünden, çabuk adımlarla gel.
Eğer çiğden ayaklarının kınası giderse, ayak bileklerindeki çıngırak sesleri azalırsa ve eğer gerdanlığından inciler düşerse, aldırma.
Çimenlikten, çabuk adımlarla gel.
Gökkubbeyi saran bulutları görüyor musun?
Nehrin öbür kıyısından turna sürüleri havalanır ve ani rüzgârlar fundalıkta oraya buraya hücum eder.
Endişeli hayvan sürüleri köydeki ağıllarına koşarlar.
Gökkubbeyi saran bulutları görüyor musun?
Süslenmek için kullandığın lambayı boşuna yakıyorsun, rüzgarda titrer ve söner.
Göz kapaklarının lamba isiyle boyanmadığını kim bilebilir ki? Halbuki senin gözlerin, yağmur bulutlarından da karadır.
Lambanı boş yere yakıyorsun, söner o.
Nasılsan öyle gel; süslerinle oyalanma.
Eğer çiçekten tacın örülmediyse, kimin umurunda; eğer bileziğini bağlıyamadınsa, bırak kalsın.
Gökyüzü bulutlarla dolu, vakit geç oldu.
Nasılsan öyle gel, süslerinle oyalanma.
Stop
Muammer Erkul
08 Ağustos 2000 Salı