(Kapıma sarı-beyaz sarılmış hanımeline)
Sağanağa tutulmuş araba tozu gibi süzüldü gece…
Karanlık aşağı aktı;
Biz, yukarı çıktık!..
Aklını başından aldığı kuşları, çıllgınlar gibi söyletecek bir sabaha erdi yolumuz şimdi, baksana; şakıır şakır ışık dökülüyor çiçeklerin üstüne…
Renk renk bulutlara tutunarak, yeryüzüne çekti kendini az evvel aydınlık…
Sanki hiç kimseler ağlamadı bu gece… Ve bu sabah, sanki hiç bir umutsuzluğun üzerine doğmadı!..
Ufku sanki bir iğneyle delip, ışıktan kollarını uzatırken güneş; sen de açtın biliyorum uzakta…
Sen de açtın kollarını, pencerenden dışarı…
Çünkü duydum;
Hanımeli kokuyordu havada!..
Biliyorum… Kâseden aldığım tek şekerin bademi acı çıkmayacak bugün!..
Bugün, içim acımayacak; badem gözlüm. Bugün, senden tarafı dahi sızlamayacak yüreğimin…
Bugün yağmurdan da, ağlamaktan da korkmayacağım; kâğıt uçurtmalar gibi,,, ve bugün, ipimi tuttuğun elinde olmayacak gözüm; "savrulabildiğim yere kadar, rüzgârınla" diyeceğim…
Korkmayacağım yani ipimin kopmasından da, beni bırakmandan da!..
Çünkü hava çok güzel; her kuş başka bir müjdeyle çığlık atıyor!..
Çünkü, kopsam bile gidebileceğim; yok ki daha bir başka gök…
…yüzünden başka!..
Sanki, hiç bir umutsuzluğun üstüne doğmadı bu sabah, ve sanki hiç kimseler ağlamadı bu gece…
Bak,, ışık dökülüyor çiçeklerin üstüne; aklı başından gitmiş kuşların şakıdığı mekânda…
Bak!.. Su tutulmuş gibi karanlık aşağı akıyor, biz yukarı çıkarken!..
Ben mi?..
Ben, bir bahar şarkısı gibi çaldım beni kendimden…
Sense; çal aklımı başımdan…
Çal aklımı başımdan!
Stop
Muammer Erkul
12 Haziran 2003 Perşembe