Çingeneli hikaye, bayraklı mektup ve… [08 Ekim 2001 Pazartesi]

Eylül’ün 25’inde Stop köşesinde çıkan yazının özeti şöyleydi: Zenginin biri en azından kendi ilçesindeki insanların İngiliz bayrağı giyinip dolaşmalarına mani olmak için, her birinin üzerinde büyük İngiliz bayrakları olan yüz adet yeni kıyafet alıp paketletiyor ve çingene mahallesinde dağıtıyor. Tek şartı herkesin hediyesini giymesi. Böylece bu bayrak çingene üniforması haline gelecek ve bir daha kasabada kimse giymeyecek!..
Ama Çingene mahallesinin (aralarında Kıbrıs gazileri ve asker anaları da olan) sakinleri, bu hakarete dayanamayıp, gecenin yarısında ellerinde Türk bayrakları ile ve İstiklal Marşımızı söyleyerek geliyor ve zengin adamın evinin önündeki meydanda kocaman bir ateş yakıp, hediyelerin yüzünü de bu ateşte yok ediyorlar…
…..
Ekim’in 3’ünde aynı yerde yayınlanan mektup ise şöyleydi:
“İlkokul öğretmeni olan annem, bana aldığı ve üzerinde İngiliz bayrağı olan badiyi giymediğim için bir haftadır benimle konuşmadığı gibi bir de beni gericilikle suçluyor…”
Aynı gün bu mektubun altına yazılan cevapta şu satırlar vardı:
“Hepimize ilkokuldan itibaren Haçlı Seferleri, Çanakkale Savaşları ve bile bile üstünde haç taşıdığımızda ne olacağımız öğretildiği halde, annen; anne olana kadar ve üstüne üstlük öğretmen olana kadar nasıl öğrenememiş bunları?..”
…ve, diyecek ne kalmış(!)
(Bunların, yani yukarda tekrar özetini yayınladıklarım üzerine internet ortamında şu yazışmalar gerçekleşti)
…..Original Message…..
From: NİHAN …
Sent: Saturday, October 06, 2001 10:44 AM
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: SANA BİR SORU DAHA…
…..
Muammer abi merhaba, mektubumu yayınlamışsın. Bana konulan SENİ OKUMAMA YASAĞI ve dans çalışmalarının yoğun temposu yüzünden ancak bu sabah okudum. Belki sana yazdığım, bazı ailelere ibret olmuştur…
Seni yeni bir skandalla şaşırtmak istemezdim, ama şimdi yazacaklarımı sakin bir şekilde oku lütfen. Utanarak söylüyorum; bana bugüne kadar dinimle ilgili tek bir şey öğretmek aklına gelmeyen annemin zoruyla 3 yıl önce step üzerine dans eğitimi aldım. Geçen sene bazı öğretmenlerimin ricası üzerine, bazı arkadaşlarımı 2 ay boyunca dans dersleri vererek 19 Mayıs’a bir dans grubu çıkardım, ve ilçe kaymakamının çok beğenmesi üzerine okulumuz plaket almıştı.
Bu sene de 29 Ekim’e kaymakam beyin ricası üzerine bir dans grubu daha hazırlamam istendi. Bu gösteri geçen senekinden daha gösterişli olmalıymış, çünkü kaymakam bey bazı arkadaşlarını bizi izlemeleri için davet etmiş. Anlayacağın, ne kadar itiraz etsem de İngiliz figürleriyle donatılmış ve en sonunda da kulede bayrak temsili olacak olan stebi çalıştırmaya başladım. Bil bakalım kıyafet olarak ne giyecekmişiz? Tabii bilmezsin, çünkü aklınızın ucundan bile geçmez. Hani bu sene moda olan özgürlük t-shırtleri var ya, hani üstünde TÜRK BAYRAĞI HARİÇ bütün batı milletlerinin bayrağı bulunan t-shırtleri giyecekmişiz, ve ben üzerimde bu acayip şeyle bir kulenin üzerine çıkıp, oradan TÜRK BAYRAĞINI İNDİRECEKMİŞİM… “Hani, sizin sayenizde göğsümde taşıdığım bayraklar sayesinde indirebiliyorum dercesine, bizi izleyecek olan gazilerimize ve şehit ailelerine hakaret eder gibi.”
Şimdi sana bir soru: 29 EKİM NE BAYRAMIYDI?
Yoksa batı dünyası şenliğiydi de benim mi haberim yoktu?..

Cevap:
Bunu da yayınlamama izin verir misin?.. İstersen yine isimsiz veya isminle… Yani yayınla dersen isim olarak ne yazayım?.. Bunun nerede olduğunu da yazayım mı, en azından İstanbul’un İ..’si gibi, Lüleburgaz’ın L.’si gibi… 

…..Original Message…..
From: NİHAN …
Sent: Saturday, October 06, 2001 4:09 PM
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: RE: sana bir soru daha…
EĞER GERÇEKTEN BAZILARINA İBRET OLACAĞINA İNANIYORSAN YAYINLA SADECE NİHAN OLARAK YAYINLARSAN SEVİNİRİM. BİR DE; …… S’si. UNUTMADAN SÖYLEYEYİM OKULDAN KOVULMAMA YA DA DİSİPLİN CEZASI ALACAGIMI DA BİLSEM O T-SHIRT’Ü ASLA GİYMEYECEĞİM. MUAMMER ABİ BUGÜN SENİN İÇİN BAYAĞI DUA ETTİM, ETMEYE DE DEVAM EDECEĞİM, EĞER SEN OLMASAYDIN DAMARLARIMDA DOLAŞAN KANDAN VE DİNİMDEN BİHABER YAŞAYIP GİDECEKTİM, İYİ Kİ VARSIN, LÜTFEN BENİ BIRAKMA…

Cevap:
Biz, bir ekibiz Nihan…
Benim de pek çok abim, ablam var, bildiğin gibi… Biz, bir bütünün parçalarıyız yani; gitmekte olan bir gemide bulunan, ayrı görevler yüklenmiş, ama aynı istikamete, tek hedefe yönelik iş yapan tayfaları-personeli gibi…
Ben, hiç kimsenin bırakıldığını bilmiyorum-duymadım… Yani demek istediğim şu; ben seni bırakmam, sen beni bırakma, hatta ben olmasam bile sen “BİZİ” bırakma…
Allahü teala, karşılaştığı yollardan hangisinin doğru olduğunu öğrenmek isteyenlere, (eğer samimi olarak dua ederlerse) doğru yolu gösterir…
Allah, herbirimizi en doğru yolda birleştirsin ve inşallah o hal üzre alsın bu dünyadan. Amin… 

Bunları okuduktan sonra ne bende yazmaya, ne de sizde okumaya mecal kalmadı, belli ki…
Bugün böyle yorumsuz kalsın bu satırlar… Ama çok dua edelim ki;
Allah, bu güzel ülkemizi, hiçbir zaman sahip çıkansız bırakmasın…

Stop
Muammer Erkul
08 Ekim 2001 Pazartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir