Biliyor musun; bu yazıyı… Tam da işte bu yazıyı senin için yaz-ma-dım!
Çünkü nasıl olsa üstüne alınmayacaktın. Hem de, tam da “sen” üstüne alınmayacaktın. Diyecektin ki: “Bugün gene kendisi için bir şeyler yazmış, yine kendi çalmıış kendi oynamış!” Ve elbette haklı olacaktın;
Dünyada haksız insan olmadığı için!
Senin doğrun benim doğrumdur veya benim doğrum senin doğrun…
Doğrularımız aynıdır;
Güneşimizin aynı olduğu kadar…
Ama gel gör ki; domatesleri kızartan güneş, elmaları kızartan güneş, çilekleri kızartan, çiçekleri kızartan güneş… Senin açıkta kalan tenini kızartıverdiğinde, acaba neler oluyor!
Halinde neler oluyor…
Dilinde neler oluyor…
İçinde neler oluyor?
Ayılar ayı gibi davranır; ayılar karşısında da, başka mahlûklar karşısında da… Kaplanlar kaplan gibi davranır, çakallar çakal gibi, köpek balıkları köpek balığı gibi davranır hep…
Ya insanlar?.. İnsanlar insan gibi davranır mı her zaman?
Ayılar karşısında da, diğer mahluklar karşısında da ve insanlar karşısında da insan gibi davranabilen insanın, eli öpülür…
Yahut eli öpülenler, zaten her zaman ve her şartta insan gibi davranabilenlerdir, öyle değil mi?..
Peki insan gibi davranabilmek nedir?
Doğru ile eğriyi birbirinden ayırıp, doğruya teslim olabilmektir!
İnsanlar işte bunu yapmış, örnek olunası insanlar… Benim gibi ve senin gibi bazı insancıklar ise, diyoruz ki: “Doğru şudur, ama ben,, şimdilik,,, kem de küm!..”
Yılanların bile kendisine dokunmayanının bin yıl yaşamasına razı olanların sözleri bile yılanlar gibi eğri büğrü olmaz mı?..
Bunlar zor sorular. Paşalar gibi ardına yaslanıp, çelinmiş bacağı sallayarak cevaplamak güç olur!
Hâlbuki bir şimşek gibi çakar her cevap ve yakar insanın içini. Ama dile gelmez çoğu zaman, inattan!
Güneş günümüzü aydınlatır, hepimizi ısıtır… Güneş domatesleri kızartır ve elmaları kızartır ve bütün renkleri gösterir gözümüze ve beyazları ağartır…
Güneş ısıdır, ışıktır, nurdur, rahmettir… Ve… Ateştir aynı zamanda; kendini açtığın kadar yanarsın!
Yani güneş domatesi kızartırken iyidir, ama seni kızartırsa; “bu güneş acaba ne kadar iyidir” fitnesi fısıldamaya başlar içinde… Öyle mi?..
Senin doğrun benim doğrumdur, dersin… Fakat sonraki gün anlında “işime geldiği zamana kadar” yazısı okunur!
Hadi şimdi gelin, bugün; doğruların ne kadar (veya nereye kadar) doğru oldukları hakkında konuşun birbirinizle.
Konuşması olmayanlar da düşünsün biraz…
Düşünmesi olmayanlar için zaten çıtalar yerdedir!
Stop
Muammer Erkul
05 Mart 2006 Pazar