-Rapunzeel, bana saçlarını uzat…
-Hayır, olmaz, başımı aşağı eğmiş halde göremem kendimi. Tırmanacaksan kendi tırnaklarınla tırman…
-Fakat kapılar kapalı ve surların dibindeki kanallar su dolu Rapunzel… İçine hapsolduğun burç ise çok yüksek… Ay ışığına tutuyorum, dikkatli bak; elimde bir sihirli anahtar var. Sanıyorum ki kapın açılır bununla ve hürriyetine kavuşursun. Ama önce yanına gelmem lazım, sana bu sırrı göstermem lazım… Haydi, kendin için, pencerenden uzat bana saçlarını…
-Sen ıslanmışsın! Üstelik çamurlanmışsın! Üstelik buradan gözüme çok küçük ve çok çirkin görünüyorsun… Ya tırmanırken çamurlarsan saçlarımı? Ya onların parlak ve muntazam örgülerini bozarsan?
-Rapunzel… Rapunzel, bir kulede hapissin… Kim görecek saçının örgüsünü? Önce kurtulman lazım, sonra düşünürsün süsünü, püskülünü!
-Belki haklı olabilirsin çirkin kurbağa! Bense soylu bir prensesim… Senin tavsiyene uymak ve yardımınla kurtulmaktansa; bu kulede yapayalnız, ama sizlerden yüksekte ölmeyi tercih ederim!
İçindeki kurtlar, en sona bırakıyorlar kabuğunu elmanın!..
Elmaların ellerindeyse aynalar;
“-Ay ben ne kadar güzel görünüyorum!..”
İşte bunun için, dallarında ışıl ışıl ve pırıl pırıl salınıp duran meyveler, bir gün “pat” diye düşüveriyorlar toprağa!
Sonra, o “aşağıda” dolanıp duran çocukların, belki de en sümüklüsü görüyor bir elmanın düştüğünü…
Koşuyor yanına, ve…
-Bu çürükmüş yahu, diyor!
Meyvelerin içindeki kurtçuklar gibi, içimizde Nemrutçuklar var!
Hepimizin Nemrutçuğu da büyüyüp, birer koca Nemrut olmak… Bir gurur dağına kurulup, bütün ovalara sahip olmak; ve hatta dünyaya kamçı sallayıp, güneşe dizgin vurmak istiyor!
Herkes esef ediyor… Ama ne ses, ne nefes…Ne de ovalar dolusu çığlııık;
..ulaşmıyor Nemrut Dağı’na!
Ulaşılmaz kalmaya çalışmak; seni kovalayan gerçeklerden kaçabileceğin anlamına gelir mi?
Bazen burnuna bir sivrisinek kaçar, bazen üstüne bir fil basar insanın!
İnsanım. İnsansın. İnsanız…
Ve insanın sormaya ihtiyacı var. Danışmaya ihtiyacı var, öyle değil mi?
El ele tutuşmaya ihtiyacı var insanın, kardeşim… Yan yana yürümeye ihtiyacı var, sırt sırta yaslanmaya ihtiyacı var, göz göze bakışmaya ihtiyacı var…
Biliyor musun, çook insanlar yaşıyor yeryüzünde.
Haydi, lütfen, ne olur; in aşağıya Nemrut Dağı’dan…
Çünkü sen de insansın!
Stop
Muammer Erkul
09 Mart 2006 Perşembe