Dost [21 Mart 2004 Pazar]

Genç adamın biri, demiş ki babasına;
"-Benim de çook dostum var, senin dostların gibi…"
Babası itirazla;
"-Olmaz öyle çok dost, demiş. Hakikisi belki birdir, belki iki. Fazlasını bulamazsın inan ki…"

Devam ettikçe bu konuşma, başlamış bir tartışma ve karar vermişler birlikte; dostun hakikisini aramaya…
Bir akşamın alacakaranlığında kestikleri koyunu koymuşlar bir çuvala. Demiş ki baba oğluna:
"-Hadi al bu çuvalı ve götür şimdi, en güvendiğin dostuna!.."

Oğul sırtlamış çuvalı, ve çalmış karanlıkta bir kapıyı. En yakın bildiği dostu çıkmış dışarı, ki eyvah!.. Arkadaşı karşısında, ve sırtındaki çuvaldan toprağa taze kan damlamakta… Hiç beklememiş, ve;
"-Elin kana bulanmış, bari bana bulaştırma" diyerek, çarpmış kapıyı suratına!..

Kanlı çuval sırtındayken; kime sığınsa evine alınmamış, kimi bulsa yüzüne bakılmamış genç adamın, ve zaten en sonunda gidecek kapısı da kalmamış… Yıkık hayalleriyle dönmüş geri, ve de yorgunluktan çuval bir yana, kendi diğer tarafa devrilmiş…
"-Senmişsin haklı olan, demiş babasına…
Dediğin çıktı. Dost yokmuş şu dünyada ne sana ve ne de bana…"
"-Hayır, demiş babası. Benim bir dostum var… Al bakalım şu çuvalı, bir kere de ona git; belki o yara sarar…"

Ümitsizmiş zavallı, ama bir kere daha denemeye karar vermiş. Öldürdüğü birini çuvalda taşır gibi; kan revan içinde ve yorgunluktan perişan, varmış baba dostunun kapısına. Vakit gece yarısı…
Onu gören adam; içeri almış hemen ve arka bahçeye geçip bir çukur kazmaya başlamış… Sonunda kanlı çuvalı gömüp üzerini örtmüşler, toprağı düzlemişler, ve de anlaşılmasın diye bahçeye sarımsak dikmişler…
Elini yüzünü yıkatmış baba dostu ve üstünü başını temizletmiş. Sonra da yolcu etmiş…

Oğul eve gelince demiş ki;
"-Ey babacığım… Gerçek dost işte buymuş…"
"-Dur bakalım, demiş babası. Bu iş hiç belli olmaz. Kim dosttur kim dost değil, yarın çıkar ortaya, konuşmak için erken…
"-Nasıl belli olacak, demiş oğlu. Yarın ne yapacağım?.."
"-Yarın tekrar oraya gideceksin ve lüzumsuz bir kavga çıkartarak, ona girişeceksin!.. İtiraz dinlemeden suratına iki tokadını aşk edeceksin ve sonra da neler olduğunu bana bildireceksin…"
"Peki" diyerek oğlu yola düşmüş yeniden ve babası ne dediyse öyle yapmış harfiyen…
…..
(Şimdiiiii… Şimdi burada hikayenin arasına girip, size bir soru soracağım: Tokadı siz yeseydiniz acaba neler olurdu?..
Cevabınızı bekliyorum, bu sorunun cevabını kendinizin de beklediği kadar!..)

Demiş ki baba dostu:
"Git de söyle babana…
Biz satmayız, koca bir sarımsak tarlasını;
Böyle iki tokada!.."

Stop
Muammer Erkul
21 Mart 2004 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir