Dünyalardan bir dünya
Berrak bir gecede, İstanbul üzerinde uçuşa geçtiğinizi düşünün. Şehrin tamamını birden kuşatabilecek bir yüksekliğe eriştiğinizde, ışıl ışıl bir dünyayı, ayaklarınızın altına serilmiş görürsünüz.
Muhteşem bir manzara, değil mi?
Fakat biz daha büyüğüne talibiz.
Şimdi hayal gücünüzü olabildiğince zorlayıp yüz bin (rakamla 100.000) İstanbul şehrini bir araya getirin ve ışıklarını yakın.
Sonra da, dünya üzerinde nefes alıp veren insanların yirmi katı kadar kalabalık bir ışık topluluğunu seyretmeye çalışın.
Tabii, böyle bir şehri dünya üzerinde koyacak bir yer bulamazsınız. Ama siz yine de hayal gücünüzün sınırlarını zorlamaya çalışın. Çünkü buna ihtiyacınız olacak.
Nasıl bir ihtişam olurdu böyle bir gece manzarası, kimbilir?
Fakat bekleyin.
Şimdi, bu mega-şehrin ışıklarından her birini kaldırıp, yerlerine birer yıldız koyacağız. İrili ufaklı, ama ortalaması bizim Güneşimiz kadar büyüklükte yıldızlar. Her birinin içine en az bir milyon Dünya sığan yıldızlar.
Yıldızlar ve yıldızlar ve yıldızlar. Yeryüzündeki her bir insana yirmi tane düşecek kadar çok sayıda yıldızlar.
Bu yıldızların meydana getirdiği bir muhteşem şehir. Sarısıyla, beyazıyla, kırmızısıyla, mavisiyle rengarenk bir rüyalar ülkesi.
İşte, Samanyolu. Hani berrak ve mehtapsız gecelerde, şehir ışıklarından uzak yerlerde bir parçasını gördüğümüz galaksi. Bizim galaksimiz.
Ama dahası var.
Eğer hayalgücünüz bütünüyle takatten kesilmediyse, şimdi de yıldızları galaksilerle değiştireceğiz. Samanyolundaki yıldızlardan herbirinin yerini, tıpkı Samanyolu gibi bir galaksi alacak.
Ve, içinde yaşadığımız kâinat belirecek karşımızda: tahminî büyüklüğüyle, hayal gücümüzün ötesindeki boyutlarıyla.
İşte böyle bir kâinatın uçsuz bucaksız ufuklarında uçuşan 100 milyar kadar galaksiden bir tanesinin merkezine 30 bin ışık yılı kadar uzakta, saniyede 250 kilometre hızla ve her 250 milyon senede bir tur atacak şekilde dönüp duran yıldızlardan birinin 150 milyon kilometre kadar uzağındaki bir küçücük gezegenden başka bir şey değil Dünyamız.
Ve bu minicik gezegenin 5 milyar senelik ömrü içinde bir saniye bile sürmeyen bir zaman dilimi içinde sıkışıp kalan hayatımız.
Bilinen kainatın bir haritasını futbol sahası büyüklüğünde bir alana dökseniz, içinde Samanyolu’nu bulup gösteremezsiniz.
Samanyolunun haritasını çıkarsanız, orda da Güneşi bulamazsınız.
Güneşi bir top kadar küçültseniz, 30 metre uzağında, Dünya yerine bir milimetre çapında bir toz zerresini aramak zorunda kalırsınız.
O toz zerresinin ömrü içinde, bütün insanlık tarihini hesaplasanız, bir saniyeyi geçmez.
Bir zamanlar beraber çalıştığım ve bana ufuk kazandıran insanlardan biri olan sevgili Ümit Şimşek ağabeyimin “Bir Fiil Yaratmak” isimli kitabından aldığım bu satırlara neler ilave edebilirim ki?..
Akıllara durgunluk veren genişlikler, hayal sınırlarımı çatırdatırken!..
Bunca büyüklük…
Ve bunca küçüklükler.
Yine benzer bir mukayese ile vücudumuzda görmemiz bile mümkün olmayan mikroplar tarafından yerlere vuruluşumuz!
Ardından; gururumuz, öfkelerimiz…
Aşklarımız, aşıklarımız…
Aramızdaki Leyla’lar, aramızdan çıkan Mecnûn’lar…
Üstüne üstlük bizi yola-nizama sokmaya çalışanlara sırt çevirip “tanrılık” iddiasında bulunanlar…
Büyüyor…
Kainat, araştırıldıkça büyüyor…
Kâinat mı büyüyor, yoksa SORULAR mı?..
Bu sonsuzluk içinde hakikaten sorulmalı şu soru;
Biz neredeyiz?..
Kimin mülkündeyiz?..
Ve biz neyiz?..
——————————————————–
E-MAIL KUTUSU
İsteyince olacak
To: muamer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: Stop!.
İsteyince Olacak Demiştin Muammer Abi
Evet. İnsan Bir şeyi en içten en ciddi isteyince mutlaka oluyor.
Ama ne yazık ki istediği olunca onu daha evvel ne kadar istediğini, ne kadar arzuladığını hatırına pek getirmiyor.
İstiyorum demeli. İSTİYORUM!
İşte o zaman gerekli enerjiyi ve yardımı alırız. Çünkü sesimizi, düşüncelerimizi duyan, bilen biri var. Gereken herşeyi veren.
Faruk Yavuz
Dostsuz kişi
Kimden: Serkan
Kime: muamer.erkul@ihlas.net.tr
Artık sizin tiryakiniz ve dostunuz olduğumu yazmaktan kendimi alamadım. Sizi YUNUS’un bir dizesiyle selamlıyorum.
Dosttan haber sorar isen güzâf değil dost işi
Cihanda mahrumdürür belli bilin dostsuz kişi
From: İBRAHİM ŞAŞMAZ
To: muamer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: konu dostluk
İnsan ölür, öldüğü gün gömülür. Bir tek dostlar var ne ölür ne de gömülür, diyor ve Malatya’dan Karaman kokan selamlarımı yolluyorum size…
İbrahim Şaşmaz
Gönlümün aynası
Kimden: Derya Birkan
Kime: muamer.erkul@ihlas.net.tr
Tarih: 02 Ekim 1999 Cumartesi 14:39
Konu: Yazılarınızın anlamları
Merhaba muammer abi
Ben Derya, 16 yaşındayım ve Almanya’da oturuyorum (maalesef). Ne kadar çok vatan hasreti çektiğimizi herhalde anlıyorsundur. Biz Türkiye gazetesine 3 yıldır aboneyiz, ama maalesef ben senin yazılarını bir seneden beri okuyorum ve öteki yazılarını kaçırdığım için çok üzgünüm. Yazılarınız bana gönlümün aynası gibi geliyorlar. İyi ve kötü günlerimizde hep bizlere arkadaş oluyorlar. Derya
Bilmiyorum
Kimden: Oya Çubuk
Konu: Maksat muhabbet olsun!!!
Merhaba,
Bugün burda hava çok güzel. Biraz önce güneşin batışını izledim ve hâlâ devam ediyor. Bugün yine yalnızım dışarıda aşk havası var ve ben yine yalnızım. Dünün bugünden hiçbir farkı yok yarın ne olacak hiç bilmiyorum. Yüreğim kabarık korkuyorum!
Size neden yazıyorum onu da bilmiyorum. Bu aralar hiçbir şey beni alakadar etmiyor, neyse
Hoşçakalın…
Cevap. “Aşk” olsun; demek ki seni alakadar eden bir şey varmış ki, bize yazmışsın!.. Demek ki sen de bizi alakadar ediyormuşsun, değil mi?..
En güzel Ayrıntı
To: muamer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: canım sıkılıyor
…..Şekersiz sakız çiğner gibi yaşamaktan bıktım. Senin yazıların bu iğrenç hayatın içinde en güzel ayrıntı belki de. Sen ve bir kaç yazar beni hayata bağlıyorsunuz.
S.E.
Sevgili Peygamberimiz şöyle demiş:
“İyilik kolay bir şeydir. Güler yüz ve yumuşak söz bunu temin eder.”
STOPLAYANLAR
Kemal Yılmaz-Ankara, Erdoğan Kılıç-Gaziantep, Didem Bora-Ordu, Mehmet Esen-Balıkesir, Selma Yıldız-İzmir, İbrahim Kaya-Kahramanmaraş.
Stop
Muammer Erkul
10 Kasım 1999 Çarşamba