Doğum günü…
Âdettendir.
Güzel "âdetlerimizden"dir. Yani anamızın ak sütü kadar helâldir ve bizimdir. Bir karışık zamanda elimizden alınıp (yahut "târifi" çalınıp), içine bilmem ne kattıktan, üstüne iki ucûbe mum diktikten sonra, astronomik fiyatlarla tekrar bize satılan…
Ve bizim de yeni görmüşçesine koşup "herşeyiyle" aldığımız bir pasta gibi…
..Aslı bizimdir; aslında bizimdir…
Doğum gününde sevinir insanlar çoğunlukla.
Bazen de sevinemez… "Bir zamandan sonra" sevinemez yahut.
O ‘bir zamandan sonra’ gönlüne "son" kaygısı düşmüştür çünkü…
Anlamsız gelmeye başlar sonunu göremediği bir başlangıç için sevinmek…
Bir çiçek tohumu gibi, hoş kokularla gömülüp bu âlemde; başka âlemlere bir bahar çiçeği olarak doğamamışken henüz… Ve "öyle" doğacağına bir garanti verilmemişken…
Anlamsız gelir işte sevinmek…
Açtığın bahâra ve o bahardaki açışına sevinmek gelmez içinden, gerçek baharlara ermeden…
Bebekler mutludur; geldikleri mekân vâroldukları yere nazaran daha güzeldir çünkü.
Henüz hiçbir gâileyle tanışmamışlardır üstelik.
‘Son’ kaygısı da kaygı olmamıştır daha…
Gâilelerle tanışmış, kaygılar kaygı olmuşken artık… Asıl doğacağı yerin ise bulunduğu yerden güzel olacağını kestiremeden; doğduğuna sevinmek…
Sahi, doğduğuna en çok hangi gün sevinir insan;
Cennetle müjdelendiği ölüm gününden başka?..
Hicran Seçkin
Bir kere daha ellerine ve yüreğine sağlık Hicran Seçkin… Doğum günümde bu yazdıklarına yakın şeyler düşünmüştüm. Hatta Muammer abi ile telefonda konuşmuştum. O da siteye yazarsın demişti. Noktası virgülüne kadar ‘hakkı’ verilerek yazılan bu satırlar için tekrar tekrar teşekkürler…
Ben teşekkür ederim hoş satırların için Süleyman Eldeniz.
Senin yazacağın yazıyı da okumak isteriz. Yazılmış artık deyip bırakmazsın dilerim… Aynı malzemelerle yapılan bir yemek bile, farklı ellerle hazırlanınca, farklı lezzetlere bürünür, bilirsin…
Ben de çok beğendim yazdıklarınızı ve kaç kişiye e-posta olarak gönderdiğimin sayısını bile hatırlamıyorum.
Doğum gününde sevinir insanlar çoğunlukla.
Bazen de sevinemez… “Bir zamandan sonra” sevinemez yahut.
O ‘bir zamandan sonra’ gönlüne “son” kaygısı düşmüştür çünkü…
Anlamsız gelmeye başlar sonunu göremediği bir başlangıç için sevinmek.
Evet gerçekten sevinemiyor insan, hem de hiiç sevinemiyor.
Sevgili Hicran; bu güzel yazıyı bizimle paylaştığın için teşekkürler.