Muammer abinin bir yazısına yorum yazıyordum. Yazdıklarım yarım kalmıştı. Yazısı depremle alakalıydı. 17 Ağustos depremi ile alakalıydı… Ve benim kızım Sevgi bir 17 Ağustos günü doğmuştu. O depremde kaç Sevgi’mizi yitirdik bilinmez. Ama yaratıcım bana dünya tatlısı bir kız vermişti. Şüphesiz ölüm kadar doğmak da hakikat. Yazdıklarım uzun olduğu içinDevamı

Hârika bir konu: Su Devir-dâimi…   İçtiğimiz ve hayatımızın her alanında istifade ettiğimiz SUYU, yıllar önce Japon bilim adamı Prof. Dr. Masaru Emoto’nun “SU KRİSTALLERİ” adlı kitabındaki hârika belgeselleriyle incelemiştik. Bugün ise, bizlere bahşedilen şu SU nimetinin, şu koca dünyamızdaki, ‘devir daim macerasını’ bir nebzecik inceleyeceğiz. Hem birkaç dakikalığına ‘mutlu bir rüyalarDevamı

Düşünürken vuruldum az önce… Akşam iftar yemeğinden sonra hanımlar arasında konuşulurken, anne karnındaki bebeğin cinsiyetini eski usul tahmin yöntemlerinden bahsedildi. Anneannemden bununla ilgili duyduğum bir yöntem vardı. Bir kaba konan suyun içine annenin sütünden birkaç damla damlatılırmış. Eğer bebek erkekse suyun içindeki süt dağılmaz, kız ise dağılırmış… Şimdi bu bilgiDevamı

Dün alışveriş merkezinde dolaşırken bir kenarda kara kalem resimler gördüm. "Eser incelemek" sözün geldi aklıma, yanına gittim. "Onbeş dakikada" mıydı ne, "kara kalem resminiz çizilir" gibi bir cümle yazıyordu resimlerin yanıbaşında ve bir de adam vardı az arkada… Belli ki talep yoktu, önünde bilgisayar karıştırıyordu. Resimleri inceledim biraz, çizmekle ilgiliDevamı

Nedendir hep iyi niyetlerin karşılığının yanlış algılanması ve nedendir sen iyilik yapmaya çalışırken insanların seni kırmaya çalışması. Bir beklenti gözetmeksizin karşındakini düşünür ve onun için iyi olan her şeyin gerçekleşmesini istersin ama ona bunu anlatamazsın. Senin onu düşünmen ve önemsemen bazen hiç beklenmedik bir şekilde bir isyan, bir şikâyet olarakDevamı

  İncecik çatlak sesiyle avazı çıktığı kadar bağıran bir kedi… Sürekli bir şekilde, sanki bir acısı, ağrısı varmış gibi miyavlıyordu. Sesini duymamak mümkün değil, duyunca da bir şeyler yapmak istiyor insan.  Ben de tabi kediye hissettiğim acıma duygusuyla bir kaba ılık süt koydum. Niyetim bu karanlıkta onu bulup bir şeylerDevamı

Bazı insanlar vardır, canları tatlıdır. Fedâ edemezler. Yürünmemiş yoldan yürümezler, sonunun cennete çıkacağını bilseler de! Savunucusu az olan dâvânın eri değildirler hiçbir zaman, haklılığını yüzde yüz bilseler de… "Sıddîklık"dan uzaktırlar… Hep ikinci-beşinci-onuncu…durlar… "Sekonder" etkiye sahiptirler… Tercihte tâlidirler… Kalitede âdi… Yol nûra da götürse, dâvâ haklının haklısı da olsa, riske girmezler.Devamı

Sabah her zamanki gibi kalktım… Yorgun ve bıkkın. Sonra lavabo önündeki o anlamlı dakikalar. Yüzüme uzun uzun bakıp, kendime hayranlık, geleceğime dair haşmetli hayaller ve sakal traşı keyfinin yerinde, donuk ve kararsız hatta sadece etrafındakilere değil, bizatihi kendine sıkıntı veren tabloyu inceledim. Bu durum yeni olmadığı için sarsmadı zaten. YapmamDevamı

Bugün ölümün gurbeti arşınlayan yüreğime çok yakından değdiği bir gün! Bugün bana mütevazı olmanın o sonsuz hazinesini keşfettiren yüce gönüllünün dünyayı terk ettiği gün! Bugün Mihriban’ın öksüz kaldığı gün! Ölüm, kaçınılmazı heybesinde getiren ve randevusunu hiç ertelemeyen bir garip asalet… Ölüm, ikinci el umutların sonuna üç noktalı vurgular sunan sonsuzluk…Devamı

Kim siler masum sevdamın izlerini. Ellerim sadece, daktilomda değmişken ellerine… Ve suretim içine düşmüşken Hacer-ül Esved taşına; O gece ben de gördüm, Sağ yanıma yatmışken, güzel gözlerini… Tutundu düşmemek için âlem-i misalde; Ellerin ellerime değdi ısındım, Hatırımdan bile geçmezdi biliyor musun? Acaba sen nasibim miydin görülen, O bembeyaz gelinlikle… BuDevamı

15’li yaşların siz çocukluğu deyin bense gençlik iddiasındaki ilk gençliğim… Hayalle gerçek arasındaki fikirlerimi ‘Hakikat’a taşıyan bir şey oldu, elim bir şeye dokundu daha doğrusu o bana dokunmuş… İyi ki dokunmuş yoksa sevdalanmak için sebepleri eksik olmayan gönlümün eli ‘gel’ diyen her fikrin teline dokunmaya/takılmaya çoktan hazırdı. Adı Türkiye, TürkiyeDevamı

  Bugün harika bir gün!..  Neden mi dediğinizi duyar gibiyim, anlatayım… Tam Filiz’le kahvaltıyı bitirmiştim ki telefonum çaldı, arayan Çiğdem’di. Sesi o kadar kötü geliyordu ki korktum doğrusu. Yediği balıktan zehirlenmiş ve iki gündür yatıyormuş. "Bu sabaha kadar konuşamıyordum bile" dedi. "Biraz kendini iyi hissedince hemen seni aramak istedim" diyeDevamı

Uyanmıştır şimdi kuşlar Dev bir gece daha teslim olurken sabaha. Biliyorum yorgundur omuzların… Hala…  Sen yine de hatırla anne… İlk çiğ tanesinin düşüşünü yaprağa… Serçelerle uyandığımız sabahları hatırla… Mayısı hatırla anne… Mayısı hatırla… Buralardan okullu çocuklar geçiyor. Çoğu kez  kendimi görüyorum aralarında… Sanki bir bayram günü… Şiir okumak için koşuyorumDevamı

6 "Donkişot" bir tek malum hikayeyi mesken tutan zât-ı müvesvis değil… Donkişotluk insanlık tarihi kadar eski ve o tarih sürdükçe de var olmaya devam edecek… Yel değirmenleriyle savaşıyorsun, değil mi? Nerden mi biliyorum? Savaştığımdan! Yerden-gökten, dağdan-taştan sağanak sağanak yağan, çığlık çığlık haykıran gerçekler seni "sesin sahibini" aramaya itiyor. Sesin sahibiDevamı

5 Huzur ocağının yolunu gösterdik sana, huzursuzluğunu maharet say da paketleyip bize de sat demedik, yanlış anlama… Ocağında huzur tütüyorsa bilmediğim zamanlarda ve memnunsan ve razıysan içinde bulunduğun ve de ilerde gelecek daha ağır şartlardan, kimin ne sözü olabilir sana? Sözün ne faydası olur yahut?.. … El freni çekiliyken gazDevamı

  (Yazımın ismine NASİHATLER diyecektim ama sana nasihat etmek ne haddime! Hiçbir zaman değişmeyecek olan VASİYETLER’imi yazayım dedim onun için… Kabul edip etmemenin bir ölüye ne fayda verir ne de zarar…) Bir terazi vardı, arazide! İki kefesindekiler biribirine gidiş gelişteydi… Arası karışıktı, bulanıktı… Net değildi… Çok kişi o kefede vardı,Devamı

3 Yanlış anlama sakın, sana "bu yenir mi" ya da "nasıl yenir" demedim… Tabağımda/tenceremde yemeğim vardı ve ben sana sadece "buyur" dedim! Aç gibiydin… Bildiğim bir açlıktı bu… Yemeğimi seninle paylaşmak istedim. Ve paylaşabilseydik mutluluk duyacaktım bundan. Ya sen?! Yook senin karnın tok, sırtın pek idi ise, onu da senDevamı

2) Epeyce bir büyümüştün gözümde. Meğer "irilikten" ibaretmiş büyüklüğün! Ve küçüldün… Bir kapı açmıştık "kapı"; sana ve sana ve sana! Titriyordunuz, bir zamanlar benim de titrediğim sokakta… Kapı açtık, girin de ısının diye… Gördüğün sıcağıma meyletmekten menedemiyordun kendini, hatırla… Şaşıyordun; bu zemheri ocağında nerden almıştım bu sıcağı? Vardı da buDevamı

  (Velînimetim Muammer Erkul abiciğime ithafen…) Açtım, biilaçtım… Elime; derde devâ, sadra şifa miss kokulu bir ekmek verdiler… Gül kokusuna muhtaç idim; demet demet gül sundular avuçlarıma… Doydum… Derman buldum… Gülll kokusuna kandım… bandım… boyandım… Ve yandım; yanmaya değenlere… Elhamdülillah… Bir lütuftu, bir ihsandı, eşşsiz bir nimetti avuçlarıma konan… Farkındaydım…Devamı

  İşte bir sala daha okunuyor,  Bir dem yüreğimi kavuruyor.  Yine aynı ses yankı yankı,  Bir yolcu daha var sanki.  Eksilir yüzünde o tatlı gülünç,  Tanımaz ölüm yaşlı mı, genç.  Uyudun uyanamadın bir sala.  Musalla taşına konacak hâlâ.  Hazırlanır yerin eşilir toprak,  Beyaz bir kefen ile sararak.  Dolacak ince, uzunDevamı