Toprağın yağmuru beklediği gibi, çiçeklerin baharı beklediği gibi, kuşların sabahı beklediği gibi, ayçiçeğinin güneşi beklediği gibi, gecenin gündüzü beklediği gibi, Mecnunun Leyla’yı beklediği gibi beklemek… Sabırla, aşkla, umutla, acıyla, gözyaşıyla, çaresizlikle beklemek… Bekleyen ve beklenen… Aşık ve maşuk… Beklemek öyle bir hâl ki, çaresizlik dolu… Ne toprak istediği için yağar yağmur, ne çiçekler istediği için gelir bahar, ne kuşlar istediği için sabah olur, ne ayçiçeği istediği için güneş doğar, ne gece istediği için gündüz olur, ne de Mecnun istediği için Leyla bulunur… Beklenen, bekleyen için ihtiyaçtır… Bekleyen beklenensiz, aşık maşuksuz düşünülemez ve var olamaz… Ama aşığın istemesiyle de maşuk bulunmaz ya da toprağın istemesiyle yağmur yağmaz… Aşık istemekle kendini kurutur, toprak da öyle… Aşığın maşuka, bekleyenin beklenene, toprağın yağmura, kuşların sabaha ‘Ey maşuk, ey beklenen, ey yağmur seni istiyorum’ demesi manasız… Ne aşığın, bekleyenin, toprağın ve kuşların elindedir kavuşmak ne de maşukun, beklenenin, yağmurun ve sabahın… Kavuşmayı sağlayan bir tek Allah! O’nun istemesiyle olur her şey… O’nun istemesiyle toprak yağmura, çiçekler bahara, kuşlar sabaha, ayçiçekleri güneşe kavuşur ancak… Ancak O isterse kavuşmak anlam bulur… Bu yüzden çaresizdir kavuşma isteyen her varlık… Tek çaresi O’nun istemesini sağlamaktır… Bu da ancak O’na kavuşmakla olur… Sesini duyurmayla başlar her şey… İstediğini maşuka, yağmura, bahara ve sabaha söylemekle değil de O’na söylemekle başlar yolculuk… O’nun her an seni duyduğunu bilerek, her an istemekle… Kavuşmayı O’ndan istemekle… ‘Ne olur Sen iste Ya Rab!..’ demekle… Ama sadece sesini duyurmakla olmaz. Sadece istemekle yola çıkılmaz… O’na ne kadar çok istediğini göstermek gerekir… Ve devreye sabır girer… İstemek sabırla anlam kazanır… Sabır, istemenin tohumu, özü… Sabırla istersin kavuşmayı… Günler, aylar, yıllar hatta bir ömür istemekle geçse de pes etmemektir sabır… İstikrarla sürdürürsün sabrını… Her gün, her an sabredersin kavuşamamaya… İsyan etmek yok! Karşı gelmek yok! ‘Sabredemiyorum, dayanamıyorum’ demek yok. Aşıksan dayanmalısın, ve topraksan ve Mecnunsan… Sabır seni yoğurmalı… Her güne uyandığında bir sabır günü daha eklemelisin hayatına şikayet etmeden… Sabrının önemini anlamlısın… Seninle eşdeğer bir şeyden, bir maşuktan, bir yağmurdan, bir bahardan yani yaratılmış olandan sana gelmesini istediğin ve cevap beklediğin için sabretmiyorsun… Sen her şeyin sahibi, her şeyin yaratıcısı olandan, her şeyi bilen, her şeyi görenden yani seninle mukayese edilemeyecek kadar değerli olan bir Yaratıcıdan cevap beklediğin için sabrediyorsun… Bunun onurunu, hazzını, mükemmelliğini tatmalısın… Sonra aşkla beklemek… Başkasından sakınmalısın kendini… Ne başka göz ne başka söz ne başka ten gözüne, sözüne, tenine değmemeli… Bunu beklenen için bir borç, kavuşmak için bir bedel olarak görmelisin… Gerçekten kavuşmak istiyorsan gerçekten sevmelisin… Nasıl kavuşmayı maşuktan, yağmurdan ve sabahtan istemiyorsan aşkını da maşuka, yağmura ve sabaha göstermenin anlamı yok… Sen her şeyin sahibi olana, her şey emrinde olana göstermelisin aşkını… Senin ne denli aşık olduğunu görmeli ki senin istediğini yapması haşa abes kaçmasın… Korumalısın kendini… Başkalarının gözünden, sözünden, teninden korumalısın… Yağmurun, baharın ve maşukun aşkını da ayrıca kalbinde korumalısın… Bir kalkan, bir çember içine almalısın aşkını… Dışarıdan gelecek her türlü kötülüğe karşı koruyacak ama aşkının her an büyümesine de engel olmayacak, aşk büyüdükçe büyüyecek bir kalkan, bir çember… Umutla bekleyeceksin… Her güne uyandığında, her kapı çaldığında, her hava bulutlanmaya başladığında, her gece aydınlanmaya başladığında umutlu olacaksın… Gözün hep kapıda, hep bulutlarda, hep gökyüzünde olacak… ‘Ya gelen maşuksa?’ , ’Ya yağmur yağarsa?’ , ‘Ya gündüz olursa?’ diyeceksin hep… Kavuşmak Allah’ın elindeyse eğer yeri ve zamanı da o belirleyecek… Bunu adın gibi bileceksin… Ve bilmediğin o yeri ve zamanı her an bekleyeceksin… Her an o anmış her yer o yermiş gibi yaşayacaksın… Acıyla bekleyeceksin… Karanlık olmadan aydınlık olmaz bileceksin. Her an yağmurun bereketini, sabahın tazeliğini, maşukun güzelliğini getireceksin aklına… Ve kavuşamadığın her an acı çekmesini bileceksin… Öyle geceler olacak ki kendini kaybedeceksin, öyle geceler olacak ki kupkuru kalacaksın, öyle geceler olacak ki doğmamış güneş yüzünden boynun bükük kalacak… Hepsine alışacaksın… Her şeyin maşuk için, yağmur için, bahar için, güneş için, kavuşmak için olduğunu bilip acıyı seveceksin… Acılarını gözyaşlarıyla büyüteceksin… Gözün yaşlı bekleyeceksin… Sen bir aşık olarak bir toprak olarak bir kuş olarak yani bekleyen olarak değerini bileceksin… Akıttığın gözyaşlarının da elmas kadar değerli olduğunu… Sevgili yolunda dökülen her damla yaşın anlamlı olduğunu bileceksin… Ağlamayı bileceksin… Acın büyüdükçe yaşların artacak, zaman sana ilaç olmayacak… Sevgili yokken gülmek sana haram. Tek bildiğin ağlamak olacak… Ve istediğin de… Sevgili yokken tek istediğin hüzün olacak… Yaşamayı en asgari düzeye indireceksin… Ancak sevgiliye kavuşmak için yaşayacaksın… Aşkı, sabrı, acıyı, umudu, gözyaşını, çaresizliği harmanlayıp Rabbine sunacaksın… O’na maşukun, baharın, yağmurun senin için bir ihtiyaç olduğunu yakaracaksın… Her halinle, her anında, her yaptığınla göstereceksin bunu… ‘Beni gör, halimi gör ve kavuşmayı iste Ya Rab!’ diyeceksin… Dua, dua ve dua… Asla unutmayacaksın… Ne istiyorsan O’ndan isteyeceksin… Ne bekliyorsan O’ndan… Gün gelecek kavuşmayı isteyecek inşallah… İşte böyle umut edeceksin… Vesselam…
Zeynep Nur Suruç
“Kavuşmayı sağlayan bir tek Allah! O’nun istemesiyle olur her şey…”
“Bu yüzden çaresizdir kavuşma isteyen her varlık… Tek çaresi O’nun istemesini sağlamaktır…”
“O’nun her an seni duyduğunu bilerek, her an istemekle… Kavuşmayı O’ndan istemekle… ‘Ne olur Sen iste Ya Rab!..’ demekle…”
“Her güne uyandığında bir sabır günü daha eklemelisin hayatına şikayet etmeden… Sabrının önemini anlamlısın…”
“Aşkı, sabrı, acıyı, umudu, gözyaşını, çaresizliği harmanlayıp Rabbine sunacaksın… O’na maşukun, baharın, yağmurun senin için bir ihtiyaç olduğunu yakaracaksın…”
“Dua, dua ve dua…”
NE HOŞ CÜMLELER!
TEŞEKKÜRLER ZEYNEP NUR…
Z.Öner
Ben teşekkkür ederim güzel sözleriniz için, beğendiyseniz ne mutlu bana…
Z.Nur
beklemek..sabırla usanmadan yorulmadan beklemek.. hayaller kurarak her an onunlaşmış gibi umutla ümitle beklemek..hiç ayrı kalmamış gibi her güzelliği her sevinci her üzüntüyü her anı beraber yaşıyormuşçasına beklemek ..ama öyle bir an gelir ki; bir bakarsın beklemek benliğine işlemiş.. artık beklediğini sevdiğin kadar onu beklemeyi de o kadar seviyorsun..ve bahtiyarların başarabildiği yada başaranların bahtiyar olduğu nokta gelir.. asıl maşuk ve asıl beklenen vuslat ..o zaman anlaşılır muhabbetin, aşkın, sevdanın özü..