BİR
Eşeği tımar ettiler;
Pislik bulaşmış yerlerini kazıyıp, kurumuş çamurlarını ufaladılar…
Yelelerinde ve kuyruğundaki dolaşmış kılların açılmayan topaklarını kestiler…
Ve bütün vücudunu kaşağıyla taradılar, kaşıdılar…
…..
Vakit vardı, merhamet boldu; ılık suyun başındaydılar.
Sırtına sabun da sürüp ovaladılar…
…..
Eşek bile, yerde oluşan gölcükteki aksine bakıp;
“Meğer ben, sandığım kadar siyah değilmişim” diye kasılmaya başladı!..
İKİ
İhtiyar adam gülerek anlatıyordu.
Diyordu ki;
“Dağdan alınmış gelin gibiydik…
Medeniyetin tam ortasındaydık. Talim görüyor, terbiye ediliyorduk. Doğrulara bakıyor, elimizden geldiğice taklit etmeye de çabalıyorduk…
Biliyorduk ki, bu bize zamanın en tatlı gülüşüydü; bin sene öncesine ve bin sene sonrasına baktığımızda hep bunu görüyor, bunu söylüyor, bunu düşünüyorduk…
…..
Sonunda…
İznik malı, bir çini sürahi gibi; yerimizde sessizce durmayı ve içimize doldurulanı lüzum ettikçe azar azar boşaltmayı öğrendik…
…..
Pişmanlığımı anlatabilmem mümkün mü, bilmem;
Bazen derslere ara veriliyordu ve bizler, zaman zaman dışarı salınıyorduk…
BİR (b)
Avludan çıkar çıkmaz…
Eski arkadaşlarının ve kendine benzediğini zannettiklerinin yanına koştu…
Diğerleriyle birlikte yere attı kendini…
Ve onlara bakarak;
Anıra anıra…
Tozun toprağın arasında yuvarlanmaya başladı, eşek!..
……
UFUK ÖTESİ
Temmuz sayısı; eski dostlardan pek çoğunun toplandığı derginin 40. sayısıydı… Bir dergiyi 4 yıl çıkarmak kolay değil, biliyorum; ama bu işin tadını da biliyorum… Sevgili Kemal Çapraz ve diğer arkadaşlar biraz daha gayretle Ufuk Ötesi’ni “dört dörtlük” bir dergi yapmalılar. Gönlüm bunu istiyor… www.ufukotesi.com
Stop
Muammer Erkul
21 Temmuz 2005 Perşembe