Yoktun ki baktığım hiç bir yönde… Hiç dolanmadı bir kuşak gibi aynı anda aynı rüzgar; ikimizin beline…
Hiç… Ama hiç tuzu karışmadı;
Gözyaşlarımızın!..
Hiç okşamadım kaşının kuyruğunu… Zülfünü yatırmadım hiç; yalanmış parmağımla… Ve hiiç, hiç silmedin terimi!..
Olmadık hiç aynı anda, aynı göğün altında…
Aynı ufku bile aynı yerden görmedik…
…..
Bir yıldızımız vardı, bir de ay; konuşurduk… Bilmiyordum; duyar mıydın gerçekten?..
Ben, yaşardım; seninle…
Ben, bir şeftali gibi; hissederdim tenini…
Bıyığı süte batmış kediler nasıl bakarsa, suçlu; korkardım görülmekten…
"Suss" derdim…
Ay susardı!..
Seni bana saklardı!..
Göz "görmeliydi" önce… Yo, "göz" görmeliydi önce, ki; ırak olsun gönülden, artık göremediği!..
Sen, gönülsün!..
Sen, gönlümsün!..
Göz görmeyince gönülden uzak olunmaz…
Gönülden bakınca; gönül görülür!..
Yüreğim, sıcacık…
Sıksan, sanki buhar çıkacak!
Sıkılsan, damlar mıyım yüreğinden!..
Yoksa, dünyada mekânım;
Kalbin mi?..
Yani sen… Var mısın, bilmiyorum;
Kalbimin hâricinde!..
Bu kadar yokluk "var"lığı getiriyor; mümkün olmaktan çıkıyor olmama ihtimalin!..
Muhtemel olsa bile gözümü göreceğin; bunu beklemiyorum…
Gönül, gözü neylesin!..
Stop
Muammer Erkul
12 Ocak 2003 Pazar