(Habeşî aynalara!..)
…..
Hayatımın herhangi bir günü, karşıma çıkan herhangi birinin üstünde bulunan menfîlikler;
Hayatımın herhangi bir döneminde, bende bulunanları andırıyor…
Kızamıyorum…
Üzülüyorum;
Kendi adıma!..
İnsanın kendi bilmesi; başkalarının görmesine de benzemiyor!..
Günah; misinası kopmuş bir olta iğnesi gibi çenende, veya ağzının tavanından kafatasına saplanmış halde dolaşıp duruyorsun;
Sonsuzluğun kapısı önünde…
Zencilerin gözbebeklerindeki merceklerin önünde de siyah filtreler yok ki. Sen ne görüyorsan, onlar da onu görüyor…
Beyaz adam bakıyor, siyahı görüyor. Siyah da bakarsa, siyahı görüyor…
Ben de siyahı görüyorum;
Kendimi görüyorum, kapkara!..
Ben denize düşmüşken;
Üstüne su sıçramış, veya bardak devrilmiş adamın haline gülüyorum!..
Üzerindeki yükten, dingili kırıldığı yerde kalmış
Ama, her geçene kulp takan/laf söyleyen bir çöp arabasına benziyorum…
Halbuki, hayatımın her günü karşıma çıkan herkesin üstünde bulunan bütün menfîlikler; hayatımın başka başka dönemlerinde bende bulunanlara benziyor…
İşte bu yüzden kızamıyorum, çıldırmış gibi…
Üzülüyorum,,, üzülüyorum;
Kendi adıma!..
Sarısı, beyazı, esmeri, kumralı… Yani nasıl oluyor da her bakan siyahı görüyor?..
Bir ben mi böyle, tavada unutulmuş köfte gibi siyahım?..
Ve bir ben mi kendimden gayrısını göremiyorum?..
Zaman yok ki bakacak karşımızdakilere;
Ben var, önce bir "ben" var, her birimizde!..
Stop
Muammer Erkul
27 Kasım 2003 Perşembe