Hayat okulu dersleri: Üç küçük hikayecik [08 Mart 2000 Çarşamba]

Hayat okulu dersleri: Üç küçük hikayecik

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta küçük bir kız getirdiler.
Hayatta kalabilmesinin tek çaresi; beş yaşındaki kardeşinden acil olarak kan nakledilmesi idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan akıl almaz şekilde, kıl payı kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bir bağışıklık oluşmuştu.
Doktor bu durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve eğer kendisinin kanını almazsa ölecek olan ablasına kan verip vermeyeceğini sordu.
Çocuk bir an düşündü… Sonra derin bir nefes aldı ve;
“Eğer ablam kurtulacaksa, veririm kanımı” dedi.
Kan nakli ilerlerken mütemadiyen ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü giderek soluyordu… Doktor, bu cesur çocuğun saçlarını okşayarak kulağına eğildi ve;
“Sen bir kahramansın, dedi. Bak, ablan iyileşmeye başladı bile…”
Gülümsemesi yoktu artık çocuğun dudaklarında. Titreyen bir sesle doktora sordu:
“Peki, ben?.. Dedi.
Ben, hemen mi öleceğim?..”
Bu fedakâr çocuk, ondan isteneni yanlış anlamış… Ablasına, vücudundaki bütün kanını verip, kendisinin öleceğini sanmıştı.
Önemli olan vermektir

Onun adı neydi?

Okuldaki ikinci ayımdı. Öğretmenimiz soruları dağıttı.
Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar bir solukta geldim ve işte orada çakıldım kaldım… Çünkü o son soru şöyleydi:
“Her gün okulu temizleyen hademenin adı soyadı nedir?..”
…..
Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Onu yerleri silerken hemen her gün görüyordum. Tıknaz, kırçıl saçlı sıradan bir hizmetli kadındı. Yaşı 50’lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!..
Son soruyu cevaplamadan bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci; imtihan sonucuna, son sorunun da tesir edip etmeyeceğini sordu.
– Tabii ki, dedi hocamız…
İş hayatınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi de sizin ilginizi ve dikkatinizi hakeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve “Merhaba” demeniz gerekse bile!..
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım.
Bir de o hademenin adını…

Yağmurda otostop!..

Bir gecenin yarısına doğru, Alabama otoyolunun kenarındaki o zenci kadını gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında bekliyor ve dikkatleri çekmeye çalışıyordu. Geçen her arabaya el sallıyor, ama hiçbirini durduramıyordu.
Yavaşlayıp yanına sürdüm arabayı…
…..
60’lı yıllarda bir beyazın bir zenciye, hem de Alabama’da yardıma kalkışması pek sıradan şeylerden değildi.
Onu şehre kadar götürüp bir taksi durağında bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi. Verdim.
Bir hafta kadar sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi bu armağana:
…..
“Geçen gece otoyoldaki yardımınız için teşekkür ederim.
O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim ki siz çıkageldiniz… Sayenizde, ölmekte olan kocamın yatağının başucuna zamanında ulaşmayı başarabildim. Biraz sonra da zaten son nefesini verdi.
Allah bana yardım eden sizden ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardımcı olan herkesten razı olsun!..
En iyi dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.”

——————————————————–

Tezkereye beş kala
Hey benim yiğidim asil evladım
Vatan toprağının canözü sensin
Sen benim büyüğüm yiğit serdarım
Kahraman ordumun sancağı sensin

Sen doğuda bar tutan balamsın dadaş
Sen güneyde gül kokan yörüksün gardaş
Sen Ege’de toprağa diz vuran efe
Sen benim baş tacım sen Türk’sün gardaş
Gel Karadenizlim horon tepelim
Gel benim başkentlim misket diyelim
Gel halaya duralım Kars’tan Maraş’a
Trakya’dan Hatay’a marş söyleyelim

Ecdadın da belli atam da belli
Sahipsiz değilim dünüm de belli
Bayrağımın rengi yıldızı belli
Türk oğlu Türk’üm ben şanım da belli

Ben ikinci bölükten üç istasyondan
Ardahanlı Bedirhan adresim belli
Gönül hekimi olan bir kumandandan
Askerliği sevdik biz askeriz şimdi
Az şey öğrenmedik biz bu kışlada
Yürüdük koşturduk marşlar söyledik
Hepimiz ayrıldık her bir postaya
Paylamayı sabrı, aşkı öğrendik

Ayrı bir gururdur jandarma olmak
Toplumsal olayda halkla dost olmak
Düşmanın önünde yılmaz tavrıyla
Panter, kartal, şahin hem aslan olmak

Enkazdan çıktık biz depremzedeyiz
Yalova, Çınarcık Gölcük’lerdeyiz
Ekmek kuyruğunda öksüz yavruyla
Görevi başında Mehmetçik’leriz

Birinci Tabur’da Sayit Binbaşı
İkinci Bölükte Tarık Üsteğmen
Siz bu memleketin temel taşları
Size saygı duyacak bilen bilmeyen

Çorumlu Recep Çavuş komuta sende
Uşak’tan Ali Baral gönlümüz senle
Aydın unutmaz sizi kadro erlerim
Erzurumlu Harputlu sen türkü söyle

Bu bayrak hep böyle dalgalanacak
Bu alnım hep böyle açık kalacak
Aydın’ın bağrında bu tabur böyle
Sancak düşmedikçe şanlı kalacak

İşte gidiyoruz günümüz bitti
Aydın gönlümüzde güzel yer etti
Birinci Jandarma dost taburundan
Sivile dönenler seviyor sizi
Sivile dönenler unutmaz sizi
801. Dönem Bedelli Jandarma Er
Bedirhan Gökçe/Aydın

Gönderen: Yusuf Kürkçüoğlu

Stop
Muammer Erkul
08 Mart 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir