Hayatın hangi satırı? [29 Temmuz 1999 Perşembe]

Hayatın hangi satırı?

Bir ay kadar önce gazetenin bir sayfası “boş” yayınlanmıştı. Ortasında iki satırlık reklam yazısıyla…
O sayfa bir zarfın içinden çıktı; koskoca bir mektup olarak. Kıbrıs’tan geliyordu. Askerimden… Kardeşimden.
Kardeşinizden.

Süleyman Eldeniz’i hepiniz tanırsınız, veya tanıyacaksınız… O, köşemiz henüz yok iken “aranızda” olanlardandı!

“Satırlarıma başlamadan önce Yüce Allah’ın selamının üzerinize olmasını temenni eder, sağlık ve afiyetler dilerim…” diye başlıyor mektup ve devam ediyor;
“Satır” demişken, biz hayatın hangi satırındayız ağabey?

Bildiğiniz üzere askerliğimizin (hasretliğimin) geri kalan kısmını ifa etmek üzere Yavru Vatan Kıbrıs’ta Arslanköy denilen mevkide (Lefkoşa ile Magosa arasında, Ercan havalimanına 6 km. mesafede, aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en büyük ve işlek karayolu üzerinde) yapmak üzere aranızdan ayrıldım. Allahü Teala sağ-salim ve afiyetle aranıza dönmek ve sizleri de aynı şekilde bulmak nasip eder inşallah. Amin…
Burayı gördüğümde en çok sevindiğim olay; kantinimizde “Türkiye” Gazetesi bulabilmemdi… Yani sizden ayrı kalmayacağım… Hatta gelen gazeteler Marmara baskısı olduğu için bölgemin haberlerini burdan izleyebildiğimden dolayı sevinmekteyim.
Hiçbir şey anlamadan gecenin bir vaktinde yaptığım uçuş ile Ercan’a indim. Bir akşam Magosa’da kaldım. Çok güzel yerleri var. Cenevizlilerden kalan ve şu anki Magosa’nın da yarısını içine alan kocaman bir kalesi (hem de sağlam duruyor), Salamis harabeleri ve koyu, bir de meşhur kapalı bölge Maraş’ı var… Çarşı izinlerinde buraları ayrıntılı olarak dolaşmayı ve sizinle paylaşmayı düşünüyorum.

Yazılarını okuyarak moral depoladığımı söylemeden geçemeyeceğim. Çünkü her gün seni görüyor ve okuyorum. Ben de elimden geldiğince yazmaya devam ediyorum. Özellikle kitap için yazılar yazmaya çalışıyorum. Hedefim askerden bir sene sonra kitabımı çıkarmak… Bu mektupta da bu yazılardan birini sizinle paylaşmak istiyorum. Hoşgörünüze sığınarak…

10 günlük dağıtım izni (siz de tecrübelerinizle bileceksiniz ki) çok çabuk geçti. Herkesle uzun uzun konuşma fırsatı bulamadım. Eğer göremediğim ve merhaba diyemediğim dostlar kaldıysa, yerime selam verip hal hatır sormanızı rica ederim.
Kalbim kalbinizin üzerine gelecek şekilde size sıkı sıkı sarılıyorum. Ayrıca tüm dost ve köşemiz vasıtasıyla oluşan manevi akrabalarıma sevgi ve selamlarını sunuyorum.

Gideceğiz
Gideceğiz…
Ardımızda has bahçenin en güzel güllerini bırakarak… Taze çimen kokusunu, yağmurdan sonraki toprağın buğusunu bırakarak…
Gideceğiz…
Biz gidiyoruz diye çiçekler solmayacak belki. Belki de biçilen taze çimenler bizden sonra daha güzel kokacak.
Ve belki de hayatın önündeki tek engel kalkacak, her şey yeniden ve en iyisinden, en kalitelisinden yaşanmaya devam edecek…

Gideceğiz… Bir daha dönmemek üzere…
Gideceğiz…
Aşık olduğumuzda dolaştığımız sokaklar, dertleştiğimiz duvarlar, diplerinde “yar” beklediğimiz direkler geride kalacak…
Gideceğiz…
Belki sokaklar “yetim” kalacak… Belki de yeni aşklar yaşanacak ardımızdan, bizim aşklarımızı katlayarak…
Ve belki de hayatın önündeki tek engel kalkacak, sevgiler yeniden ve en iyisinden, en yoğunundan yaşanmaya devam edecek…

Gideceğiz… “Sevgiler kere sevgiler” denilecek, çoğaltılarak…

Gideceğiz…
Ardımızda gökkuşağı renginde umutlar, gökmavisi renginde hayaller, tohumunu atıp hasadını yapamadığımız güzellikler bırakarak…
Gideceğiz…
Belki bizden sonra umutların pembesi daha da koyulaşacak… Belki de gökmavisi hayaller deniz mavisine çalacak…
Ve belki de hayatın önündeki tek engel kalkacak, günler yeniden ve en iyisinden, en uzunundan yaşanmaya devam edecek…

Gideceğiz… Yaşadığımız günlerin hesabını bilemeden…

Gideceğiz…
Ardımızda koşarken yeleleri uçuşan atlar bırakacağız, yeni yeni gülmeyi öğrenen şirin mi şirin bebeler kalacak…
Gideceğiz…
Güller bülbülsüz kalacak… Yaşanılası şehirler kalacak, sevda dolu yüreklere…
Ve belki de hayatın önündeki tek engel kalkacak, zamanlar yeniden ve en iyisinden, en huzurlusundan yaşanmaya devam edecek…

Gideceğiz… Hayat devam edecek…

———————————————————–

Kır çiçekleri
Eladan yeşile, mordan çakıra;
Çiğli çocuk gözü
kır çiçekleri…
Sevgi yağmurları
yağınca kıra;
Gülen çocuk yüzü
kır çiçekleri…
Hasreti kökünden
kes yüreğimde;
Gül açsın özge bir
ses yüreğimde…
Çiçekten çiçeğe
es yüreğimde;
Sen yoksan özünde,
kır çiçekleri!..
Senin sevgin kadar
hangi tel ince?
Ses ver bana çocuk! Gönül telince.
Sevgi melteminde
bahar gelince;
Nasıl da kucaklar kır, çiçekleri…
SADETTİN KAPLAN

Stoplayanlar
Dilek Karakülah-Kayseri, Gelincik-İst., Hatice Bayramoğlu-Üsküdar, İsmail Ozan-Yenilevent, Ceyda Arısoy-Bandırma, Saynur Karagedik-Osmaniye, A. Vahap Ayırıcı-Bursa, Erkan Alan-Aksaray, Mahmut Söğütdelen-Düzce, Sena Enginer-Bursa, M. Uzun-Bursa, Neslihan Küçük-Adana, Hasan Başarı-Konya, Selina-Malatya, Zeynep Toprak-Adana, Ece Sercan-İnegöl, Pınar Sümer-M.K. Paşa, Halide Gülşen Türk-İzmir, Ayhan Okumuş-İzmit, Mesut Çiftçi-Konya, Aslıhan Güngör-Bakırköy, Ayşe-Sakarya, İmren Kava-Kütahya, Şevki Yener-Üsküdar, Hasan Hocaoğlu-Gaziantep, E.T.-Almanya, Hülya Yurtsever-Çerkezköy, M.Ş.-Trabzon, Hanifi Aktaş-Sakarya.

Stop
Muammer Erkul
29 Temmuz 1999 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir