Üzeri bol çiçekli kalın çimenler serili her yere; bu tepeden, neredeyse ta karşıdaki bulutlara kadar. Mezarlığa doğru genişleyen cami bahçesindeki musalla taşında bir tabut; havlular, yazmalar örtülü… Dört oğul, iki damat, çok sayıda torun, akrabaları, köylüleri, bunca yıl elini öpenler ve eliyle pişirdiği ekmeğinden yiyenler saf tutmuş, namazını kalmakta: “Hatun kişi niyetine, buyurun cenaze namazına…”
Öğle ezanı okunmadan; derin bir dikdörtgen biçiminde açılmış, üzerine kürekler konmuş halde, sahibini koynuna almak için bekleyen mezarın başına gittim. Yalnızdım… İçine baktım, bir şeyler okudum…
Fadime annemizin (Fatma Aydoğdu) yolunun sonu işte burasıydı. Hatıralarını ardında bırakacak, amelini alıp şuraya saklanacaktı! Nasıl hatırlanır bir insan? Doksan yaşına varmış Fadime annemiz; bir iki ay öncesine kadar abdestini kendi alır, namazını kılardı… Son gününe kadar dili tesbih etti. Öyle çok ağrısı da olmadı. Uzun ömrünün sonunda ecel geldi “emaneti” usulca teslim aldı. Geride hatıraları kaldı: Namazını kazaya bıraktığına hiç şahit olmazdık… Hele dedikodu yaptığını hiç işitmedik ki ne zor iştir… Televizyonda açık kadın görse başını çevirirdi. Akşamları dokuz olunca Osman Hocayı dinler, sonra gider uyurdu. İnsanları ve hayvanları çok sever… Gidenin, gelenin önünden, ardından durmadan dua eder… Kimi bulsa yoruluncaya kadar Kur’an okutur ve hiç kıpırdamadan dinlerdi… 14 Nisan 2010 Çarşamba günü öğleden önce, yine Yasin-i şerif dinlerken, ağzında zemzem, son nefesini verdi…
Perşembe, öğlen… Mezarına indik. İki yanımda iki oğlu ve oğulları kadar sevdiğini iyi bildiğim ben; onu mezarına indirip yerleştirdik. Hatice annemi de bu ayın 23’ünde koymuştum toprağa; zaten ilk indiğim mezar anneminkiydi.
Mezara dört kişi iniyor hep ve üçü dışarı çıkıyor; okunan Fatiha’lar arasında…
Bu defa da ben; “çıkanlar” arasındaydım!
Stop
Muammer Erkul
18 Nisan 2010 Pazar
Bir gün hepimiz olmamız gereken yere gideceğiz ve indirecekler bİzi de o kazılan yere ,Allah imanımızı yoldaş etsin… AMİN…
Allah(cc) mekanını cennet etsin. Bizlere de böyle güzel yaşayıp güzel ölmeyi nasip etsin..
Bu yazıda bi heyecan var.
Ürkmek filan değil.
Yazarken heyecanlanmışsın gibi…
Güzel… 🙂
İki anneciğinin de rûhu şâd olsun, mekanları cennet olsun abiciğim.
Mevlam bizlere de böyle güzel ölümler nasip etsin. Ve arzuladığımız kişiler tarafından toprağın koynuna teslim edilmeyi nasip etsin bir de…
Hicran Seçkin
Allah rahmet eylesin. Kabirleri nur, mekanları cennet olsun. Geride bıraktıklarına sabırlar versin.
Allah hepimize böyle yaşamayı ve hayırlı bir hayatla birlikte böyle hayırlı bir ölümü nasip etsin.
Başınız sağ olsun.
Hz Mevlana der ki: Her Yerde Olmak Gibi Bir Duan Varsa, Gönüllere Gir… Çünkü Sevenler, Sevdiklerini Gönüllerinde Taşırlar Ve Nereye Gitseler, Oraya Götürürler… Aşık Neredeyse Maşuk Da Oradadır…
Anneleriniz sizin gönüllerinizde olduğu sürece onlar hep buradalar ruhları şad olsun mekanları cennet olsun geride kalanlara Allah sabır ihsan eylesin.
Böyle de yazı olur mu ama yahu… İnsan; ‘hüzünlü sevinçten’ ağlar mı hiç? Ağlıyormuş…
Mekanları cennet olsun. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin.
Doğduğumuz an ölüme adayız. Fani dünyada hiç kimse ebedi kalamamış.
Bizler de günün birinde selamız verilerek göçüp gideceğiz.
Rabbim imanla ve Kuranla gitmeler nasip eder inşallah.
Korku ve ümitle yaşamak vardır demiş büyüklerimiz.
Ağlamayı da bir nimet olarak biz insanlara bahşetmiş Rabbim.
Ya ağlayamasaydık ne olurdu . İçimizdeki tüm üzüntüler zehir gibi
birikir bizi yakar kavururdu. Rabbim görelim neyler,
neylerse güzel eyler.
Sağlıcakla üstadım.
SAVAŞÇI…
Mekanları cennet olsun, o güzel insanların. Benim babamın da 21 Nisan ölümünün 31 yıl sonrası. Yanı nur dolsun. Ama çok uzakta, gidemiyorum. Hep dualarımı yolluyorum. Çok özledim. Hep burada olduğunu düşünüyorum. Hiç kimse doldurmadı boşluğunu. Perşembe’de, Uzundüz’de Yasun Burnu’nu seyrede seyrede yatıyor. Oralar en çok sevdiği yerlerdi. 31 yıl önce 23 nisan günü trampet sesleri ve çocukların marşlarının arasından geçtik toprağa verdik.
Allah rahmet eylesin. Amin.