Geçenlerde araştırmıştım; etrafımızdaki bütün ülkelerde, çoğumuzun hatırladığı zamanlarda bile hep bir şeyler olmuş. Ya sınırları değişmiş veya rejimleri devrilmiş. Büyük acılar çekilmiş, şehirler yangın yerine dönmüş, sayısız insan kaybedilmiş…
Yani ülkemiz her zaman bir ateş çemberi içinde imiş ve bu coğrafya demek ki yine çoğu zaman ateşler içinde kalacak!
Bu bir temenni değil, realitedir. Fakat bu gerçeğin önünde; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” denmez… “Suya sabuna dokunmayayım, yoksa köpürür” denmez… “Yurtta sulh cihanda sulh” lafı bile birtakım korkakların anladığı gibi algılanmaz!..
Çünkü… Eline odunu almazsan, yılan gelip senin de çoluk çocuğunu sokar sonra! Sen dokunmazsan hem kir ve pas ellerinde kalır, hem de suyu ve sabunu başkaları bitirir! Sen “barış içinde yaşayalım” mesajları dağıtırken sağa sola; birbirini devirmeye uğraşan ayılar, sonunda gelip senin üstüne düşer!..
Sözün özü; barış içinde yaşamanın yolu, savaşa hazır beklemektir! Hem de en kabiliyetli savaşçılar ve en modern silahlarla…
“Elimdeki şu tüfek ya patlarsa” korkusu çeken kadın kokuludan asker olmaz. Gerçek askeri olmayan milletten devlet olamaz. Böyle bir devlet, kurulmuş olsa bile kendi başına ayakta duramaz!..
Atlar atlarla, otomobiller otomobillerle, devletler devletlerle yarışır; sürücülerinin elinde!
“Atom reaktörü entelliğe aykırıdır, bisikletlerimize dinamo takalım” sözü bile bir laf-ı güzaftır!
Bütün mahlukat bir kaçmaca/kovalamaca içinde iken, kendi yükseklerine çekilmiş olan kaplanlar, nasıl günde 18-20 saat uyuyabilir, neden huzur içinde istirahat edebilir, biliyor musunuz?
Hançer gibi dişleri, balta gibi tırnakları olduğu için!
Her mahlûk; tabiatının gereğini yapar!
Stop
Muammer Erkul
12 Şubat 2009 Perşembe
—————
Not: Bu yazının öncesinde kaleme alınmış iki yazı daha var. "Seyir Defteri"mizde bir araya getirdiğimiz bu üç yazıya, aşağıdaki mavi satıra tıklayarak geçebilirsiniz…
http://www.muammererkul.com/index.php?option=com_content&task=view&id=1994&Itemid=25
Çok iyi belirtmişsiniz. Barışı sağlayan her an savaşmaya hazır olabilendir. Yazı hoş ama ben başlığı daha çok beğendim 🙂
ŞAHİKA ATEŞ
Çok doğru söylemişsiniz ağzınıza sağlık… Bir ülke aynı uykudaki kaplan gibi olmalıdır…
CELALEDDİN H.
Matlabımız din-i Hüdâ’dır bizim
Mesleğimiz râh-ı- Hüdâ’dır bizim
Yoksa, kuru millet ve kavga değil
Şâh-ı cihan olmağı dava değil
(Orhan Gâzi Han’ın oğlu Orhan Gâzi Han’a verdiği nasihatlerden…)
Öyle bir miras bırakılmış ki bizlere… Belki de herkesten çok biz “kaplan uykusu”nda olmalıyız.
Teşekkürler, çok hoş bir yazıydı.
tK