Seyir Defteri – 11 Şubat 2009 Çarşamba (Sobalar tüttü, ocaklar söndü, yürekler yandı.)

 

 

 

 

 

Sobalar tüttü, ocaklar söndü, yürekler yandı!..

 

 

 

Bu günkü gazetelerde, dün sobalardan zehirlenen insanların haberlerini okuyorsunuz…
Çorlu, Amasya, Konya, Kayseri ve Gaziantep’te karbonmonoksit gazından zehirlenen tam 12 kişi öldü, ve 5 kişi de hastanelere kaldırıldı.
Ülke çapında acımız büyük…

 

…..

 

Hele Çorlu'da vuku bulan, tam bir felaket!..
Ethem Coşkun (37), eşi Çiğdem Coşkun (34) ve kızı Betül Coşkun (7) ile evlerine sohbet için gelen arkadaşları Ömer Tan Sarıkaya (32), Kemal Çağlar (32) ile Erdinç Özer (19), bir süre sohbet ettikten sonra, saat geç olduğu için misafir kalıyorlar ve sobaya kömür atıp yatıyorlar… Deri işinde çalışan Ethem Coşkun’un fabrikaya gitmemesi üzerine eve gelen bir arkadaşı, kapıyı çalıyor ve cevap alamayınca demir korkuluklu pencerenin camını kırıyor. İçeriden duman çıkması üzerine 112 Acil Servis ile 155 Polis İmdat’ı arayıp yardım istiyorlar… Bu arada, penceredeki parmaklık demirlerinden biri kesilerek, küçük bir çocuk yardımıyla kilitli olan kapının açılması sağlanıyor. Eve girildiğinde, salonda misafirlerin ve yatak odasında Ethem, Çiğdem ve Betül Coşkun'un cansız vücutlarıyla karşılaşılıyor…

 

 

 

 10 Şubat 2009 Salı sabahı telefonun sesi ile uyandım. Süleyman Eldeniz'di arayan ve sesi tuhaftı:
-Ethem Coşkun'u kaybettik, dedi. Ailesiyle beraber… 
-Ne olmuş, dedim. Kaza mı? 
-Sobadan zehirlenmişler, dedi…
Yatağın üzerine oturdum, öylece kaldım! Yllardır görmüyordum, bulanık bir zihinle yüzünü hatırlamaya çalıştım…
Sonra evlendiği günü, düğün için kayınpederinin evine gittiğimizi hatırladım.
Ardından, her an gülümsemek için hazır bekleyen siyah gözlerini hatırladım…
(Fotoğrafta en sonda, kızının hemen altında).

ethem_

 

 

 

 

Akşama doğru Bilal'i aradım.
-Ali'deyiz, dedi… Cenazelerin durumu yarın belli olacak. Ya herkes memleketine gönderilecek veya hep birlikte burada defnedilecekler…
Bilal ve Ali Kaya ile Süleyman tanıştırmıştı beni Çorlu'da. Onlardan hemen sonra tanıştığım gruptandı Ethem de…

…..

 

Bugünkü (11 Şubat 2009 Çarşamba) gazetelerde; memleketin her yanını yakan soba zehirlenmesi haberlerini okuyorsunuz.

Diyor ki haberler:

"Soba faciası: 12 ölü…
Kayseri’de bodrum katında oturan Nuri ve Seher Çalımlı, sobadan sızan gazdan zehirlenerek hayatını kaybetti.
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, sobadan sızan karbonmonoksit gazı 6 kişiyi öldürdü. Rumeli Mahallesi Emirgan Caddesi üzerinde bulunan 2 katlı binada meydana gelen olayda, Ethem Coşkun (37), eşi Çiğdem Coşkun ile 7 yaşındaki kızları Betül Coşkun evde misafir bulunan Kemal Çağlar (32) Ömer Tan Sarıkaya (32) ve Erdinç Özer (19) hayatını kaybetti.
Amasya’nın Merzifon ilçesine bağlı Çobanören köyünde yaşayan İnzile Çoban (74) ve Hüseyin Çoban (75),
Kayseri’ni Melikgazi ilçesinde Nuri Çalımlı (59) ve Seher Çalımlı’dan (58),
Gaziantep’in Mücahitler Mahallesi’nde Fikriye Yıldıran (49),
Konya’nın Kadınhanı ilçesinde üniversite öğrencisi Fatih Koç (19) sobadan sızan karbonmonoksit gazından hayatını kaybetti…"

 

 

Bütün ölenlere Allah rahmet eylesin, yakınlarına başsağlığı diliyoruz…
Fakat bunlardan biri, gerçekten de tam bir felaketti.
Sobalar tüttü, ocaklar söndü, yürekler yandı!

 

ethem_kpr

 

 

 

 

 

 

 

 

.

 

7 yorum

  1. Çok üzüldüm.
    Herbirisine Yüce Rabbim gani gani rahmetler eylesin.
    Yakınlarına ve tanıyan sevenlerine sabırlar diliyorum.
    Ecel gelince, bir şeyler sebep oluyor işte.
    Mekanları cennet olsun inşallah.
    Saygım ve dualarımla…

    SULTAN YÜRÜK

  2. Allah-ü Teâlâ mekânlarını cennet eylesin (amin).

    ŞAHİKA

  3. Author

    Hicri onuncu asrın büyüğü, dinin yenileyicisi Müslümanların baştacı İmam-ı Rabbani kuddisesirruh hazretlerinin 89’uncu mektubu şöyle ki:

    SEKSENDOKUZUNCU MEKTÛB
    (Bu mektûb, mirzâ Alî Cân için yazılmışdır. Ölüm için sabr dilemekdedir.)

    Hak teâlâ, hepimizi islâmiyyetin doğru caddesinde bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Enbiyâ sûresi otuzbeşinci ve Ankebût sûresi elliyedinci âyetlerinde meâlen, (Her canlı, ölümün tadını tadacakdır!) buyuruldu. Bunun için, her insan ölecekdir. Ölümden kurtuluş yokdur. Hadîs-i şerîfde, (Ömrü uzun, ibâdetleri de çok olana müjdeler olsun!) buyuruldu. Dostu dosta ölümle kavuşduruyorlar. Bunun için, Allahü teâlânın âşıkları, ölümü düşünerek tesellî buluyor, üzüntüleri azalıyor. Ankebût sûresinin beşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya kavuşmak istiyenler! Biliniz ki, Allahü teâlâya kavuşmak zemânı herhâlde gelecekdir) buyuruldu. Evet, biz geride kalanlar ve nefse esîr olanlar ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmuş olanların ve dünyâya düşkün olmakdan kurtulanların sohbetlerinden mahrûm kalanlar, zararda ve başı yerdeyiz. Nimetlerini size saçan merhûme vâlideniz, günümüzün en kıymetli varlığı idi. Onun size olan ihsânlarına karşı, şimdi sizin de ona ihsân etmeniz lâzımdır. Düâ ederek ve sadaka vererek her ân yardımına koşunuz! Hadîs-i şerîfde, (Mezârdaki ölü, denizde boğulmak üzere olan kimse gibidir, babasından, anasından, kardeşinden ve arkadaşlarından gelecek bir düâyı hep beklemekdedir) buyuruldu. Bundan başka, onların ölümünü görerek, kendi ölümünü de düşünmeli. Bütün varlığı ile, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa sarılmalıdır. Dünyâ hayâtının insanı aldatmakdan başka birşey olmadığını düşünmelidir. Dünyâ kazançlarının Allahü teâlânın yanında az bir kıymeti olsaydı, düşmanı olan kâfirlere ondan kıl ucu kadar vermezdi. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, kendisinden başka herşeyden yüz çevirmekle nimetlendirsin! Yalnız kendisine bağlanmakla şereflendirsin! Bu düâmızı, Peygamberlerin efendisi hurmetine kabûl buyursun aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ! Vesselâm, vel ikrâm.

    Âfet-i gamdan aceb, dünyâda kim âzâdedir?
    Herkesin bir derdi var, mâdem ki, âdem-zâdedir.
    Bir hûmâ-yı zevki bin sayyâd-ı gam ta’kîb eder,
    Böyle bir mevhûma bilmem, halk neden üftâdedir?

    (MÜJDECİ MEKTUPLAR/ http://www.hakikatkitabevi.com )

  4. Author

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

    Nefs mutmainne olunca, kıl kadar azgınlık, taşkınlık yapmaz. İslamiyet’e tam teslim olmuş, her kötülüğü yok olmuştur. Sahibi için kendini yok etmiştir. Böyle olan nefsin İslamiyet’e uymaması, imkânsızdır. Nefs Allahü teâlâdan, Allahü teâlâ da ondan razı olunca, artık taşkınlık, azgınlık yapamaz. Azgın olandan razı olunmaz. Allahü teâlânın razı olduğu nefs, razı olmayacak bir şey yapabilir mi?

    Hadis-i şerifte bildirilen büyük cihad, bedene, cesede karşı yapılan cihaddır; çünkü insanın bedeni, su, ateş, toprak ve hava gibi birbirine zıt olan dört türlü maddeden yapılmıştır. Her çeşit madde, başka şeyler istemekte ve başka şeylerden kaçmaktadır. İnsanın şehvani istekleri, bedenden doğmaktadır. Gazap etmesi, istememesi de, bedenden ileri gelmektedir. İnsanda bu cihadın sonu olmaz. Nefsin itminana ermesi, bu cihadı ortadan kaldırmaz. Kalbin vilayet makamına kavuşmasıyla, bu cihad yok olmaz. İnsanda bu cihadın bulunması, çeşitli faydalar sağlamaktadır. Böylece beden temizlenir. Ahirette yüksek derecelere kavuşur. Dünya hayatında beden kalbe tâbidir. Ahirette iş bunun tersinedir. Orada kalb bedene tâbi olur. İnsan ölünce ahiret hayatı başlar. Bu cihad biter. (2/50)

    Buradaki büyük cihad, insanın huyunu, İslam ahlakına uygun şekilde, düzeltmeye çalışmasıdır. (Can çıkar huy çıkmaz) sözü doğrudur, yani huy tamamen yok olmaz; fakat terbiye edilebilir. Yani insan İslam ahlâkıyla ahlâklanırsa, huyunu iyi yerde kullanır. Mesela sert mizaçlıysa, bunu iyi yerde kullanır. Kötü kimselere karşı mücadele eder. İnsan huysuzsa, mutlaka o huysuzluk bir gün çarpar, ya bir kalb kırar yahut da birine bir hakaret eder, o zaman da kazandıklarının hepsi gider.

    Kötü huy felakettir. Mesela şu iki kötü huy kimde varsa çok fenadır. Biri inat, biri de kibirdir. Ben haklıyım, benim görüşüm doğru demek ve kendini başkasından üstün görmek… Bunlar kâfirde varsa, Müslüman olmasına engeldir. Şayet Müslümanda varsa, son nefeste imansız gitmesine sebep olur.
    Huy terbiyesi çok zordur. Peygamber efendimiz, (Ben güzel ahlâkı tamamlamak, anlatmak için gönderildim) buyuruyor. Yani huyunuzu düzeltmek için geldim diyor.

    Peygamber efendimizin en büyük mucizelerinden birisi, bütün işlerinin, hareketlerinin, huylarının, hep ortada olmasıdır. En güzel ahlâk da, aşırı uçlardan uzaklaşarak hep orta yolda olmaktır. Mesela, korkak olmak da, çok atılgan olmak da iyi değildir. En iyisi, ikisinin ortasıdır yani cesur olmak; ama gerektiğinde tehlikelerden de kaçmaktır. Her şeyin ortasını yakalayan, bulan, yalnız Peygamber efendimizdir. Biz ortayı bulamayız; ama ortalamasını bulmaya çalışmalıyız. Tam ortasından olmasa da, ortalamadan giden yani mümkün olduğu kadar tam ortaya yakın hareket etmeye çalışan kurtulur.

    …..

    HALİM NİCE OLUR

    Tatlı canımı versem,
    Karanlık yere girsem,
    Münker, Nekir’i görsem,
    Şu halim nice olur?

    Gidip kabre konunca,
    Hemen geri dönünce,
    Zor sual sorulunca,
    Şu halim nice olur?

    Gelse koca bir yılan,
    Beni soktuğu zaman,
    Aman Allah’ım aman,
    Şu halim nice olur?

    Yarın kıyamet günü,
    Sorguya çekip beni,
    Dense amelin hani?
    Şu halim nice olur?

    Ahmed Yesevi (Rahmetullahi aleyh)

    …..
    Vefat eden kardeşlerimize Allahü teala rahmet eylesin. Yakınlarına başsağlığı dileriz…

    RAGIP KARADAYI

  5. Author

    Ben de Abdüllatif Uyan’dan gelen bir menkıbeyi ekleyeyim buraya…

    ÖLMEK İSTER MİSİN?

    Evliyanın büyüklerinden Alâaddîn-i Attâr hazretleri kuddise sirruh bir gün, sevdiği bir gence sordu:
    -Ölmek ister misin evlâdım?
    Delikanlı;
    -Hayır efendim, henüz değil, dedi.
    -Neden oğlum?
    -Biraz daha yaşayıp, (iyi ve salih ameller) yapmak istiyorum efendim.
    Büyük Velî rahmetullahi aleyh şefkatle baktı gence:
    -Peki, ömrün var mı o kadar?
    Genç büktü boynunu.
    -Bilmiyorum efendim.
    -Yani ecelinin (ne vakit geleceğini)bilmiyor musun?
    -Bilmiyorum efendim.
    -Evlât! Mâdem ki, ölüm zamanını bilmiyorsun. O halde ne yapacaksan şimdi yapsana. Niçin yarını bekliyorsun? Buyurdu.

    ABDÜLLATİF UYAN

  6. Author

    Herkese selamlar… Hayat devam ediyor. Üzüldük, kırıldık, bir yerlere sığamaz olduk. ALLAH mekanlarını cennet etsin, dostlarımızı geldiğimiz ve gideceğimiz yerlere yolladık. Bütün dostların duaları ile cenazelerde bizlere eşlik ettiğini hissettik. Çok güzel uğurladık onları… Herkesten ALLAH razı olsun.

    [Ve seneler sonra yeniden yazmaya karar verdim. Çünkü farkettim ki; hayat çok kısa ve hiç bir güzelliği ertelemeğe, dostlukları ihmal etmeğe değmiyor. Söylemek istediklerimizi söylemeliyiz sevdiklerimize, yazmak istedilerimizi de satırlara dökmeliyiz bir an evvel ki; hafifleyelim…]
    Allah’ın selamı üzerinize olsun.

    SÜLEYMAN ELDENİZ

  7. İnna lillah ve inna ileyhi raciun…

    Allahü Teala rahmet eylesin, ailelerine sabır selamet ihsan etsin…

    tK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir