Bir dostum… (General Dostum değil; general olmayan, sıradan bir dostum), internette dolaşan bir duyuruyu göndermişti bana. Posta şuydu:
…..
John Travolta’nın oynadığı “Kod adı Kılıç Balığı” isimli film, Amerika ve İngiltere’de “şiddet sahneleri içerdiği için” yasaklandı.
Filmdeki sahneler her gün seyrettiklerimizden farklı olmasa da, hatta Rambo filmlerinin yanında şiddetten bile sayılmayacak olsa da yasaklandı…
Fakat filmi seyrederken öyle bir sahne dikkatimi çekti ki; gözlerime inanamadım. Geri alıp tekrar seyrettim. Sıkı durun!.. Travolta, derin devlet adamı. (Filmde derin devlet bir senatörle temsil ediliyor.) Kendisini engellemeye çalışan şahsa diyor ki:
“-Biz kendi uçaklarımızı düşüreceğiz, kendi binalarımızı bombalayacağız ve terörün acımasız yüzünü insanlara göstereceğiz. Böylece terörist devletlere saldırmak için arkamızda kamuoyu desteği olacak!..”
Bu repliği duyunca, filmde aşırı şiddet sahnesi olmadığı halde, filmin sırf bu replik yüzünden yasaklandığına kanaat getirdim.
Adamlar önce filmini yapmış sonra eylemini… Pes doğrusu!.. Şimdi de foyaları ortaya çıkmasın diye filmi yasakladılar…”
Komplo teorisi
Hemen o gün geç saatte bir korsan kasetçide bulabilip seyrettim filmi ama birkaç gün sonra gelen bir postadan da bahsedeyim önce. Diyordu ki;
“Bu haber yanlış… Bu filim yasaklanmadı. Amerika’da bir filmi tamamen yasaklamak kanunen mümkün değildir, sadece içeriğine göre belli yaş gruplarına yasaklamak mümkündür. Öyle birşey olsaydı zaten Hollywood “Anayasa haklarımız” diye kıyameti koparırdı… Film kalitesizliğinden dolayı seyirci toplayamadı, eleştirmenlerin hepsinden düşük not aldıktan sonra bir iki hafta oynayıp kapandı… En göze çarpan eleşteriler;
“Aptallar için, aptallar tarafından hazırlanmış, aptalca bir film…”, “Bu film ile Travolta’yı harcadılar…”, “Anlamsız heyecanların filmi…” idi. Filmi görmedim, ama özetinde de bu olaylardan bahsedilmiyor…” diyordu bir film sitesinin de adresini veren arkadaş, bütün gruba attığı mailinde.
Ve kılıç balığı
Kılıçbalığı’na eleştirmenlerinin ve sinema çevrelerine yakın kişilerin saldırmasına şaşmamak lazım, çünkü film Travolta’nın aynen şu sözleriyle başlıyor:
“-Hollyvood’un problemi ne biliyor musunuz? Berbat filmler yapıyorlar, gerçek dışı, önemsiz filmler. Benim onları kıskanan biri olduğumu sanmayın. Varoluşçu fikirlerle ortaya çıkan bir film yapımcısı da değilim. Kötü oyunculuk, acemi yönetmenlik ve gerizekalı yapımcılar arasındaki birtakım atışmalar bir kenara, asıl eksik olan şey; gerçekçilik, gerçekçilik…”
Sonra filmlerden, isimleriyle de bahsederek devam ediyor; ki başrol oyuncusunun bu konuşmayı yapmasından “dört gün önce” başlıyor olaylar…
…..
Filmin ortaları (John Travolta, yani devletin adamı):
“- 50’li yıllardan beri çok gizli çalışan örgütler var bu ülkede, ki hepsi ülkeyi kontrol altında tutmak istiyor.”
(Hugh Jackman):
– Benim için sadece ve sadece önemli olan kızım.
– Benim için de sen, kızın ve diğer 200 milyon Amerikalı önemli… Benim için işte bu insanların güvenliğini sağlamak önemli. Benim işim de bu. Hayatını korumak…
– Yani bu kadar zahmete sırf ben ve benim gibilerin hayatını korumak için mi katlanıyorsun.
– Aynen öyle Stanley. Çünkü savaşlar parasız yapılmaz. (Fakat bunları dediği halde filmin sonunda bütün paraları kendi götürüyor!..)
…..
Hepimiz Amerika’nın özgürlüğü için çalışıyoruz. Terörist, devlet. Teröristlere savaşı getirmek lazım. (Büyük kolilere ciddi silahlar yerleştiriliyor bu sırada…)
Kiliseleri ve büyük binaları bombalıyoruz. Uçak kaçırıp havaalanına getiriyoruz. Amacımız terörizmi iyice korkunç hale getirip Amerikan insanına bununla başa çıkılamayacak bir problem olduğunu hissettirmek.
– Seni de diğer teröristlerden farklı kılan bir yan yok!
80. kata çakılan otobüs…
Filmin sahneleri de ilginç: Peşindeki polislerin bile terörist bildiği Travolta ve yanındakiler bir otobüsle Manhatan’a doğru kaçıyorlar… (Manhatan’ı malum bir aydır çok gördünüz televizyonlarda.) Denizin üzerindeki köprüde sıkıştıkları sırada bir büyük helikopter geliyor ve iki kancayı takıyorlar oradan sarkıtılan çelik halata… Köprünün üstünde, polislerin arasından havalanıyor koca otobüs… İşte, havalanan otobüs havadayken Dünya Ticaret Merkezi dahil bütün büyük binaları görmekteyiz. Bir kısmında bombalar patlıyor (seyrettiklerinize çok benzer bir görüntü var), uçan otobüs belki de sekseninci katlardan birine dışarıdan giriyor(!)… Sonra çıkıp başka yerlere çarpmaya devam ediyor!..
…..
Filmin sonu. Devletin adamı denen eşkıya yürüttüğü paralar ile tüymüş, şeklini şemalini de değiştirmiş… O sırada Amerika’daki bültenler şu haberi okuyor:
“Uluslararası bir haber ajansından alınan bilgiye göre ünlü terörist bugün Akdeniz’de seyir halindeki bir gemide gerçekleşen ani bir patlama neticesinde öldü… Ölen teröristin İstanbul’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin bombalanması olayına karıştığı sanılıyor. Bu, bu hafta öldürülen törörist liderlerin üçüncüsü…”
Görüntü yaklaşıyor, yaklaşıyor ve denizin üzerinde seyir halindeki büyük bir yat büyük bir patlamayla havaya uçuyor!… (Ve -bu aslında hiç bitmeyen- film bitiyor!..)
Nokta, nokta, nokta;
Yani yorum sizin!..
Stop
Muammer Erkul
12 Ekim 2001 Cuma