Gündüz vakti. Belki Cuma namazından yeni çıkılmış, başkaları var yanımızda. Bacağı yanında durduğum dedem onlarla konuşuyor… Kış olmalı, çünkü yakalarımı kaldıran dedem, ensemi soğuktan korumaya çalışıyor…
Çocukların göz hizası farklıdır; ben de kimsenin ilgilenmediği şeyler görüyorum… Az ilerde, toprak yolun kenarında köpekler var; irili ufaklı, karalı beyazlı köpekler… Bazısı yatıyor, bazısı ayakta. Bir tanesi en ortada durmuş, biri onun üstüne çıkmış, sadece arka ayaklarıyla yere basıyor… Bunlar kavga etmiyor, çünkü suratları keyifli. Birkaçının dili sarkık… Nasıl oyun bu, bilemiyorum; bir gariplik seziyorum ama ne olduğunu anlamıyorum…
-O köpekler ne yapıyor? Diyorum… Adamlar göz ucuyla bakıyor, kimisi öksürüyor. Biri de;
-İsterseniz kahveye gidelim, hava iyice soğudu, diyor…
Dedem beni duymazdan gelmez aslında. Bu defa kolunu çekiştirerek;
-Dede, dede! O köpekler ne yapıyor? Diye soruyorum. O zaman adamlardan biri köpeklere dönüp; “ooşşşşt” diye bağırıyor! Dili sarkık olan köpekle onun üzerinde oynayan köpek hiç umursamıyor. Diğerleri bize doğru bakıyor, yatanlardan biri ayağa kalkıyor… Adamlardan bir başkası ise yerden aldığı taşı hayvanlara doğru fırlatıyor…
Beni yanlış anladılar, korktuğumu sandılar, diye düşünüyorum. Hâlbuki korkmuyorum ki ben, sadece merak ediyorum… İyice canım sıkılarak;
-Dede yaa, diye iyice sesimi yükseltiyorum. Ne yapıyor köpekler öyle?..
Dedem köpeklere doğru ilk defa bakarak;
-O köpekler insanlara ders veriyorlar, diyor. Hadi yürüyün de giderken anlatayım…
-Zina, büyük günahtır ve bunu herkes bilir…
-Doğru, diyor masanın başında oturanlar. Herkes bilir bunu… Kahveci dayı çayları getirip şekerliği ortaya çekiyor. Dedem anlatmaya devam ediyor:
-Çok kişinin bilmediği ise şudur: Gıybet etmek; yani bir kimsenin hoşlanmayacağı sözleri, doğru bile olsa onun arkasından konuşmak, zina yapmaktan daha büyük günahtır!..
Bu öyle bir pis iştir ki; sanki, gördüğümüz köpeklerin işine benzer!.. Toplanan insanlardan biri gıybet yapmaya başlar, diğerleri bakar. Sonra bir başkası yapar diğerleri seyreder, sonra o dinlenirken bir başkası onun kaldığı yerden devam eder!..
O topluluk içindekiler memnundur, ancak dışarıdan bakanlar bu çirkinliği fark eder!..
Öyle de tatlı gelir ki gıybet, kişi kendini tutamaz… Ve o kadar zordur ki bu halden çıkmak; dinlemeyip, gıybet edene açık açık “sus” diyene, yüz şehidin sevabı vardır, o derece!..
Herkes anlıyor bu sözleri. Suratlarından belli oluyor. Ama ben anlamıyorum…
-Dede, diyorum. Ne yapıyordu ki o köpekler?.. Adamlardan biri, çayları tazeletmek için kahveciye el sallarken, dedem bana yaklaşıp;
-Nasihat ediyorlardı oğlum, diyor. Biraz sabret, sonra iyice anlayacaksın!
Stop
Muammer Erkul
24 Şubat 2008 Pazar