Kolay [16 Ekim 2005 Pazar]

Bir gün, karşı köyden birisi, kasabaya giderken asmalı kahveye uğramış. Çay söylemişler, sohbete başlamışlar. Lafın arasında adam demiş ki dedeme:
-Bana bir tavsiyede bulun, onu yapayım… Hiç düşünmeden;
-Din adamı ol, demiş dedem… Bu laf, herkesten ziyade soruyu soran adamı şaşırtmış. Kekeleyerek;
-B, ben mi, demiş. Bana mı söyledin?
-Tabii ki sen, demiş ona cevap olarak… Yoksa kendini hafife mi alıyorsun?
-Şey, demiş, henüz şaşkınlığı geçmediği için… Peki, ama nasıl? Ben bir şey bilmem ki!
-Bir şeyi bilirsin ama, demiş. O sana yeter…
-Neyi bilirim?

Paltosunun geniş bir iç cebi vardı dedemin. Oradan bir kitap çıkarmış.
(Ben o kitabı tanırdım. Çok da hoşuma giderdi. Sanki o kitabın, sadece benim için yazılmış olduğunu düşünürdüm. Belki de babamın tek oğlu olduğum için, dedem de bana hep “oğlum” dediği için… Açardı o kitabı dedem, okurdu. Anlardım, aklımda da kalırdı… İşte o kitapmış dedemin elinde tuttuğu. Yani; Ey Oğul İlmihali…)
-Bunda yazanların doğru olduğunu biliyorsun, öyle değil mi?
-Biliyorum tabii ki, demiş adam.
-İşte bunu bilmek din adamı olmanın yarısıdır, dedikten sonra şöyle devam etmiş:
-Din adamı olmak; iyi giyinip iyi konuşmakla, zengin ya da fakir olmakla, diplomayla unvanla, sakallı yahut sakalsız olmakla, yaşlı veya genç olmakla ilgili değildir… Din adamı; doğru din bilgilerini ihtiyaca göre dosdoğru aktaran kimsedir…
Din adamı olmaz; din bilgilerini kendi aklına göre yorumlamaya veya değiştirmeye kalkan kişiden!
Din adamı; öğrendiklerini hafızasında… Veya benim gibi cebinde… En önemlisi de senin gibi elinde tutandır… Bu bilgileri açıp okuduğumuz veya bu kitapların, birilerine ulaşmasına sebep olduğumuz zaman;
…bu kitapları hazırlayan gerçek din adamları ile, bu bilgilere mutlak ihtiyacı olan insanların buluşmalarına yardımcı olmuş oluruz… Öyle değil mi?
-Evet, öyle…
-Dine hizmet, işte budur!..

Aç bakalım şimdi, elindeki kitaptan oku bize birkaç satır…
Okumaya başlamış adamcağız:
“Ey Oğul! Senin için, bu çok kıymetli bilgileri Hanefî mezhebi âlimlerinin kitâblarından toplayıp, sana beyân etdim. Bunlarla amel edip, feyz-ü necâta dâhil olasın! Bunlarla amel edip, din kardeşlerine de tavsiye edersen, senin için fâidesi olur. Sana hayr düâ ederler. Hak teâlâ, düâlarını kabûl eder. Zîrâ kul, kulun düâsı ile afv olunur…”
Sevinç içindeymiş dedem.
-Sana soracaklar kimden alıp okudun bu kitabı, diye. Sen de söyleyeceksin… O zaman ben de yaşadım, sen de! Demiş.
-Şimdi de yanındakine ver bakalım elindeki kitabı… Uzatmış adamcağız.
-İşte şimdi sen de, din adamı oldun… Hem de pek çoğundan daha kıymetli bir din adamı… Bunu yapmaya devam edersek, hepimiz Cennette buluşuruz inşallah!..
Ardından tembih etmeyi de unutmamış:
-Ama, dünyadaki geçimini sağlayacak kadar çalışmayı da ihmal etmeden…

…….

NOT: Süleymân bin Cezâ hazretlerinin 1552 senesinde derlemiş olduğu Ey Oğul İlmihali, Hakikat Kitabevi’nin İSLAM AHLAKI ismiyle yayınladığı kitabın içindedir. Bu kitap ise zaten dedelerimizin yüzyıllar boyunca ellerinden düşürmediği, çok değerli (İslâm Ahlâkı, Cennet Yolu İlmihâli ve Ey Oğul İlmihâli) isimli üç meşhur ilmihal kitabının tercümeleri ve tek kapak altında yayınlanmış halidir.

Stop
Muammer Erkul
16 Ekim 2005 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir