Konuşmak için susmak
Ben de biliyorum, kimse merak etmesin…Biliyorum; fay hattının tam üzerinde şehirler ve dev tesisler kurulmaması gerektiğini…
Biliyorum; bazı bölgelerde bir kaç oy uğruna bazılarının inşaat ruhsatlarında (düzenlemeler-oynamalar-ilaveler) yapılarak insanların canının peşkeş çekildiğini…
Biliyorum; her yıl depremler yaşadığımız halde bir
“köpeğimizin” bile olmadığını…
Biliyorum; (bazı müteahhitler hırsız damgası yediği halde) bazı hırsızlara “müteahhit” dediğimizi…
Biliyorum; felaketin hemen ardında orda olması gereken bazılarının, zaten geç getirilmiş Avrupalı deprem köpekleri enkazlar üzerinde dolaşırken bile orda olmadığını…
Biliyorum; daha pek çok şeyi… Bir şekilde ulaştırılıyor bunlar bana ve pek çok arkadaşa.
Ama şimdi dişlerimizi sıkmanın zamanı. Çünkü yapılacak çok daha mühim işler var.
Siz de susun; “konuşmak için…”
Ama… UNUTMAYIN”..
Unutanlar hatırlamıyor ve hatırlatamıyor çünkü!
Ve hatırlanması gerekenler unutulduğunda “unutulmaması gerekenlerin” yaptıkları yanlarına kâr kalıyor…
Her zamanki huyumuzdur;
Her olayda hep birden konuşur, sonra da hep beraber susarız. Sonraysa hep beraber sağa-sola bakınırız; hep birden konuşabileceğimiz birşeyler bulabilmek için…
Hadi bu defa yapmayalım bunu.
Şimdi susmak zamanı; sonra konuşmak için…
Ama unutmak zamanı değil!
Madem burası bizim ülkemiz… Madem bu ülkenin altında da koca koca çatlaklar var… Madem İzmit’i, Adapazarı’nı, Gölcük, Yalova, Karamürsel, Düzce ve diğer şehirleri yeniden inşa edeceğiz…
Öyleyse şimdi sükûnetle yaraları sarma, ölüleri gömme ve “susma” zamanı; konuşmak için…
Ama sonra… Ama sonra, Kandilli Rasathanesi titizliğinde bir çalışmayla; kafalarında yerin
yirmi-otuz kilometre derinliğindeki fay kırığından daha büyük çatlaklar bulunanlar hakkında, yirmi-otuz bin can adına yirmi-otuz bin dava açılmalı.
Onları nereye kaçarlarsa bulup, ibret olsun diye yargılamalı.
Yirmi-otuz bin can önemli değil mi?..
Değilse Öcalan’a husumetiniz ne, öfkeniz neden?..
Doğru anlaşılmasını isterim; kaderden, takdir-i ilâhî’den değil, kumdan kuleler yapanlardan ve bunları yaptıranlardan bahsediyorum.
Giden her can için bir dava açılmalı…
Yiten her can bir “canbazın” yakasına yapışmalı…
Ama şimdi “unutmamak
üzere” susma zamanı.
Çünkü sarılacak yaralar var.
Çünkü kalkacak ve adı; “eski”
olan bir enkaz var.
Not: Biliyorum, yaşadığımız
olayın adı deprem ve depremde herşey olabilir.
Ama sarsıntının merkezinden 300 (üçyüz) kilometre uzakta… Ve bunca mesafede ayakta duran onbinlerce binadan sonra… Çevresinde hiç hasar görmemiş binlerce yapı varken… Yeni bitirilmiş koskoca bir apartman (çok şükür içine kimse taşınmamışken) tuğlaları tütürükle yapıştırılmış gibi yere yığılıyorsa… Bunun adı ne?.. Ve bunların kontrol mekanizması nerede?..
——————————————————–
Fındık “baş” fiyatı
Dünya tarihinin gördüğü en yüksek “BAŞ FİYATI”nı buldu bu sene fındık…
Benim bir kök fındığım olsaydı ve onu toplamak için yamaçlara çıkmış olsaydım… Ben fındık bahçelerinin yakınında yorgun-argın uyurken düzdeki evim yere gömülmüş olsaydı herhalde o fındığı satmaya bile elim varmazdı…
Deprem bir süre önce veya bir süre sonra olsaydı inanın durum çok daha farklı olurdu… Bir haftadan fazla zamandır ellerimizden telefonlar düşmediği halde hâlâ kendisiyle konuşamadığımız yakınlarımız var… Sebebi, pek çoğunun “fındık toplamak için” köylere çıkmış olmaları.
Fındık yetiştirilen bölgeleri vuran deprem, tam fındık toplama zamanına denk geldi…
Fındık toplamanın tek yolu; insan gücü ile, elle, birer birer toplamak olduğundan, fındığı olan kim varsa dağlarda, bayırlardaydı…
Bu bölge insanının çoğu
yıllık izinlerini denk getirmiş ve çoluğu çocuğuyla fındığının başına çıkmıştı.
Bu sene fındık en yüksek fiyatı yaptı…
Bu seneki fındığa paha biçilmez!
Bu seneki fındık, sadece benim tanıdığım ondan fazla aileyi zelzelenin tırpanıyla biçilen evlerinden uzakta tuttu…
Bu seneki fındık on
bin canı kurtardı.
Fındık, tarihinin gördüğü en yüksek
baş fiyatı buldu…
Kimse artık fındığının fiyatını sorgulamasın. Bu sene fındık bozumu değil “fındık şenliği” var.
Evler yerle bir, ama canlar ayakta…
Bolu, Düzce, Adapazarı, Gölyaka, İzmit, Akyazı, Cumayeri, Gümüşova, Çilimli hatta İstanbul’dan fındıkla akraba olan binlerce insan şu an ne söylediğimi o kadar iyi anlıyor ki…
Bu insanlar, bu yılki fındığın değerini o kadar iyi biliyor ki…
Bu seneki fındık en yüksek baş fiyatı yaptı.
Bu seneki fındık depremin baltasından binlerce baş kurtardı.
Bu seneki fındık
tarihe geçti.
Stop
Muammer Erkul
23 Ağustos 1999 Pazartesi